Seçim kampanyasının en önemli aşaması dün ve bugüne ait. Çünkü, CHP Genel Başkanı (ana muhalefet lideri) Kemal Kılıçdaroğlu dün Diyarbakır’da konuştu.
Başbakan ve Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ise bugün konuşacak. Niye en önemli aşaması? Çünkü, Kürt sorunu Türkiye’nin en önemli sorunu, seçim sonuçları Kürt sorununun çözümüne doğru mu, yoksa sorunun içinden çıkılmaz bir noktaya gelmesi doğrultusunda mı yol alacağımızı ortaya çıkaracak. Ve, Diyarbakır, Kürt sorununun simgesel mekanı. Öylesine simgesel mekanı ki, bağımsız adaylarla seçime girmek zorunda kalan ve bunu oldukça geniş bir “Kürt ittifakı” üzerine oturtan BDP’nin “evi” Diyarbakır. Diyarbakır’ın 11 milletvekilinin (bu seçimlerde 1 arttı) 6’sını bağımsız adayların toplayacağına mutlak gözüyle bakılıyor. Eğer yüzde 10 seçim barajı olmasaydı, BDP’nin 8 milletvekili (belki de fazlası) çıkarabileceğini tahmin etmek zor değil. Zor değil, çünkü belediye seçimlerinde Osman Baydemir’in oyu yüzde 67 dolayında. Diyarbakır’ın üçte ikisi demek. Ayrıca, Diyarbakır nüfusunun 0-19 yaş arasının şehir nüfusunun yüzde 49’unu yani yarısını oluşturduğu düşünülür ve oy kullanma yaşına gelmemiş Diyarbakırlı çocukların hangi ruh haleti içinde oldukları ve kimden yana davrandıkları hesaplanırsa, Diyarbakır, neden BDP’nin “evi” olduğu daha kolay anlaşılır. Dolayısıyla, kim yani hangi siyasi parti ya da şahsiyet Diyarbakır’a gidiyorsa, bir tür “BDP’nin konuğu” sayılır. “Ev ziyareti”ne gidiyor gibiler. Kılıçdaroğlu, dün oldukça kalabalık bir topluluk tarafından karşılandı Diyarbakır’da. Tıpkı Hakkari’de olduğu gibi. Tabii ki, ne Hakkari’de, ne de Diyarbakır’da onu karşılayan toplulukların büyük bölümü CHP’li değil, CHP’nin seçmeni de değil. Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’da iyi karşılanması iyi bir şey Yine de Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’a gitmesi ve büyük bir topluluk tarafından karşılanması hayra alamet. İyi bir şey. Hayra alamet, çünkü CHP, Diyarbakır’a dile kolay 9 yıldı ayak basmıyordu. Basamıyordu. Bölgede sıfırlanmıştı. Şimdi gidebilir durumda olması ve verdiği, vermesi beklenen mesajlar nedeniyle de “hüsnü kabul” görüyor. Bu iyi bir şey, zira Kılıçdaroğlu’nun Güneydoğu’ya ayak basması ve üstelik iyi karşılanması, CHP’nin “Kürt sorununu çözüm çabaları önünde takoz olma” konumundan CHP’nin “çözümden yana olma” pozisyonuna geçtiğini ifade ediyor. Bu en ziyadesiyle Ak Parti’yi memnun etmesi gereken bir husus. “Açılım”ın Habur ertesinde tıkanmasının başlıca nedeni, MHP’nin olumsuz tutumundan ziyade Deniz Baykal CHP’sinin konuyu “istismar etmesi”nin Ak Parti’yi fren yapmaya itmesiydi. Diyarbakır’da BDP’nin önünü açtığı kitleler tarafından selamlanan Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonrasında bir kez daha kurulacağı tahmin edilen Ak Parti Kürt sorununu çözüm yönünde adım atmaya niyet ederse, CHP’nin köstek değil, destek olabileceğine dair olumlu, yapıcı sinyaller veriyor. O nedenle iyi bir şey, Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’a gitmiş olması ve iyi karşılanması. Dayan Diyarbakır... Tayyip Erdoğan daha önce Diyarbakır’a gittiği vakit, Ahmedi Hani’den, Şıvan Perver’den söz ettiğinde pek heyecanlanmış, bu davranışını selamlamış isek, Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakırlı ölümsüz Ahmet Arif’in şu dizeleri okumuş olmasından niye sıkıntı duyalım: “Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursa ol, İçerde, dışarda, derste, sırada Yürü üstüne üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesadın, hayının... Dayan kitap ile, Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan rüsva etme beni! CHP’nin bölgeye bu şekilde geri dönüşünün seçim sonrası Kürt sorununu çözüm iradesi göstermek isteyen bir Ak Parti’yi mutlu etmesi gerektiğini söyledik ama şu sıra görünen o ki, bölgedeki Kılıçdaroğlu, tersine, Ak Parti’nin kimyasını bozuyor sanki. “Üç maymun”u oynamaktan vazgeçilmeli Yirmi yıldır çiğnene çiğnene sakız olan devlet klişelerini söylem haline getiriyorlar. “Terör örgütü, terör örgütünün gölgesindeki BDP, BDP’nin baskısı altındaki vatandaş, vs. vs.” BDP’nin seçmeninin PKK sempatizanı olduğu ve onların bölge insanının çok hatırı sayılır bir bölümü olduğu halan anlaşılamadı mı? Seçmen kafa sayısında Ak Parti fazla olsa bile, ne anlamı var. BDP seçmeni-PKK sempatizanı vatandaşlarımızın niteliksel ağırlığı, özellikle soruna “doğrudan taraf” olma niteliği hala nasıl olur da görülemiyor? Bağımsız adayların tespiti ve sıralamasının BDP Genel Merkezi’nde yapıldığını düşünen var mı gerçekten? Gerçekler gayet açık biçimde ortadayken, BDP’yi “terör örgütü”nden, Kürtleri BDP’den kurtarmak safsatalarıyla vakit tüketmenin, 2011’de Ankara’da “üç maymun”u oynamaktan ne farkı var? Seçim sonrası Kürt sorununa çözüm, Ak Parti-CHP-PKK-BDP sacayağının bulacağı uzlaşma formülünden, siyasi çözümden geçecek. Bu böyle. Tayyip Erdoğan, bugün Diyarbakır’a bir kez daha “konuk” olacak. Umalım ki, “ev sahibi” her şeye rağmen “konuksever” davranır; “konuk” da “konuk” olduğunu unutmadan bir dil kullanır. Umalım ki, herkes Türkiye’nin “ortak evimiz” olduğunu unutmaz