Paylaş
Bunun için kendi kişisel gerekçelerim var. Ortaya çıkan metin, Haziran ayında TESEV tarafından yayımlanan “Dağdan İniş-PKK Nasıl Silah Bırakır?-Kürt Sorunu’nun Şiddetten Arındırılması” adlı benim kaleme aldığım 117 sayfalık raporu, içeriği, vardığı sonuçlar ve önerileriyle, neredeyse tümüyle doğrulamış ve teyid etmiş oluyor.
Raporda, zaten “Devlet-Öcalan Görüşmeleri” başlığı altında bu görüşmelerin tarihçesi vardı ve bu tarihçede, MİT-PKK kaydıyla ortaya çıkan görüşme zincirinden de söz ediliyordu. Raporun hazırlanmasında kendileriyle görüşülen 40 dolayındaki kişi arasında, ses kaydındaki isimleri bir bölümü de söz konusuydu.
Benim açımdan “eğlenceli” olan bir hususa değinmeliyim: Rapor’un yayımlanmasından bir süre sonra Rapor’u “AKP perspektifli” ve “AKP’ye diyet ödemek için yazılmış” iddiasıyla eleştirmiş olan PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun, Rapor’un yayım tarihinden bir buçuk önce AKP Genel Başkanı’nın bilgisi ve iradesiyle yürütülen görüşmelere yer almış ve Rapor’da yer verilen hususları dile getirmiş olmasının bu sayede ortaya çıkması. Mustafa Karasu’nun Rapor’la ilişkili bana yönelik eleştirisi hükümsüz hale gelmiştir. Mustafa Karasu’nun görüşmelerdeki konumu ve söylemi ise doğrudur. Çelişkiyi izah ona düşer.
Bu arada, PKK çevresinin, bir yıldır Tayyip Erdoğan’a yönelik, her olumsuz şeyin sorumlusu olarak onu gösteren ve ağır sıfatlar yükleyen kampanyası da, aslında ortaya çıkan bu kasetle hükümsüz kalmıştır. Kaset, Tayyip Erdoğan’ın –hiç değilse yakın geçmişte- kendisinden önceki hiçbir siyasi liderde olmadığı ölçüde, Kürt sorununa ilişkin çözüm iradesine sahip olduğunun bir kanıtı niteliğinde.
Kasetin dökümünde, görüşmenin PKK yöneticileri ile görüşmenin bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bilgisi altında yapıldığı anlaşılıyor. Üstelik, o görüşmenin evveliyatı da var ve içerikli biçimde devamının da olduğu anlaşılıyor. Bu durumda, iktidara yakın kimi çevrelerin Kürt sorunu söz konusu olunca kaçak dövüşmeleri, daha önemlisi son dönemde “savaş dilini seslendiriyor” olmaları da hükümsüz olmuştur. İşin içinde ve başında Başbakan bulunuyor.
Kaset, savaş mantığını yok ediyor
Görüşmenin içeriğine bakıldığında, Başbakan’ın hemen herşeyin görüşülmesine ve PKK ile müzakerelerin yürütülmesine onay verdiği de görülebiliyor.
Böyle de olması gerekiyor. Başbakan’da sorunun çözümü için riskleri göze alan bir siyasi irade görmek de, PKK’nın Kandil’den gelerek görüşmelerde yer alan yöneticilerinin de işin çözümünü yıllara yaymayı değil, bir an önce gerçekleşmesinden yana olduklarını görmek de çok olumludur.
Anlaşılmaz olan, bugün gelinen nokta; “askeri çözüm” öncelikli ortamın yerleşmesi ve şiddetin tırmanışıdır. MİT-PKK görüşme kasedi, bu konuda her mazereti anlamsız bırakacak niteliktedir. Çünkü, Habur’da “Açılım süreci”nin çöktüğünün varsayıldığı, PKK’nın Reşadiye saldırısının gerçekleşmiş olduğu, DTP’nin kapatıldığı ve KCK tutuklama dalgasının yükseldiği bir dönemin ardından dahi, devletin PKK yöneticileriyle –üstelik üçüncü bir tarafın gözetiminde- hemen her konuyu görüşebildikleri bir düzeyde bulundukları açığa çıkmıştır.
Bu kasetle, şu dönemde “savaşın devamının mantıksızlığı” da daha iyi anlaşılmalıdır. Kasette konuşulan konuların başlıklarına ve yaygınlığına bakılınca, şu sıradaki “savaş hali”nin haklı izahı olamaz. Bu kaseti dinledikten sonra, taraflara dönüp, “durdurun artık şu savaşı” diye bağırmak en doğrusudur. Çünkü, konuşulmayacak olan, üstelik konuşulmayan, konuşulmamış hiçbir şey olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu durumda, savaş, neyin nesidir? Nasıl bir meşruluğu kalmış olabilir?
Dökülen, dökülecek her damla kana yazık
Ortaya çıkan kaset sayesinde, tarafların, bugün görüşmelerden kaçmak için bahane ve mazeret üretmelerinin zemini de olamaz. Meğerse, doğru yolda yol almakta oldukları şimdi görülmüştür.
Buradan hareketle, gerek Başbakan Tayyip Erdoğan ve gerekse PKK’nın dağdaki yöneticileri, görüşmeye geri dönmeleri için özendirilmeli, desteklenmeli ve yüreklendirilmelidirler.
Şu dönemde dökülen her damla kan günahtır. Sonunda gelinecek nokta, kasetin içeriğinde mevcut. Gelinmesi gereken noktaya zaten gelinmiş. Şu anda gelinmiş olan nokta, geriye dönüştür. Görüşmelere dönüş ise ileriye gidiş.
Doğru yola geri dönüş, doğru yolda ilerlemeye başlamak gerekiyor.
Zaman, taraflara, “Haydi Başbakan; haydi PKK, çoktan başlamış olduğunuz ve epey mesafe katettiğiniz anlaşılan yolu tamamlayın” çağrısında bulunmak zamanıdır.
Bu kaseti ortaya atanlar, muhtemelen, “askeri çözüm”ü sağlama almak, Tayyip Erdoğan’ı ters köşeye yatırarak, görüşmeler yoluyla uzlaşmaya gitme, kan dökülmesini engelleme yolunu mayınlayacaklarını düşündüler.
Bu hesapların ters çevrilmesi çok mümkün. Başbakan’ın ve PKK’nın, çatışmanın her iki tarafının görüşmelerinin desteklenmesi gerekiyor.
Paylaş