Paylaş
İki haftalık dönem zarfında bir takım dikkate değer gelişmeler oldu. ABD, yılsonuna dek Irak topraklarından askeri olarak çekileceğini açıkladı. Türkiye ile Suriye arasındaki ipler biraz daha gerildi. Suriye Devlet Başkanı Başşar Esad, Suriye’nin bölgenin en önemli fay kırığı üzerinde oturduğunu, Suriye’nin “parçalanma” ihtimalini gündeme getirerek “siyasi deprem” olursa, bundan bütün bölgenin nasibini alacağını, yarı uyarı-yarı siyasi şantaj uslubuyla söyledi.
Bu arada, Çukurca çevresinde PKK’lılara yönelik, daha ziyade havadan, ileri teknoloji kullanımı ile bir operasyonda onlarca PKK’lı öldürüldü.
İki hafta önce, PKK’nın Çukurca saldırısı olduğunda Türkiye’de esen ya da estirilen hava, askerin olanca gücüyle Kuzey Irak topraklarına girip “PKK temizliği” yapacağı idi. Birkaç gün içinde, “operasyon”un Türkiye sınırları içinde yapıldığı bilgisi verildi. Birkaç gün önce Irak Kürt yetkilileri, Kuzey Irak (Irak Kürdistan’ı) topraklarına girmiş Türk askeri bulunmadığını bildirdiler.
Bu bakımdan, Mesut Barzani ile yapılacak görüşmelerde, Başbakan’ın iki hafta önceki basın toplantısında sözünü ettiği “PKK’ye karşı peşmerge ile ortak operasyon”, Irak Kürt liderinin ziyaretinin “en dramatik unsuru” olma özelliğini kaybetmişe benziyor.
Şayet resmi kanallardan böyle bir beklenti kamuoyuna pompalanıyorsa, bu beklentinin karşılanacağını ummak pek gerçekçi değil.
Bir kere, bizim hükümette, Çukurca’daki (daha doğrusu Kazan Vadisi’ndeki) kanlı bilançodan sonra, iki hafta önceki saldırının yol açtığı “intikam dürtüsü” törpülenmiş ve Kuzey Irak topraklarında gerçekleştirilmesi söz konusu olacak riskli askeri operasyona ilişkin hevesini yitirmiş olabilir.
Barzani’nin önündeki opsiyonlar
Ama daha önemlisi, Mesut Barzani’nin bu “opsiyon”a kapalı olduğunun, hükümet tarafından muhtemelen anlaşılmış olmasıdır.
Mesut Barzani üzerinde, “peşmerge ile birlikte operasyon” için baskı bile yapılsa, bunun sonuç vermesi imkânsız görünüyor. Irak topraklarında –taraflardan biri PKK bile olsa- bir “Kürt-Kürt savaşı”, Barzani için şu Irak ve bölge dengesinde silinmesi mümkün gözükmeyen bir “kırmızı çizgi” niteliğinde.
İkinci “opsiyon”, peşmerge katılmadan Kuzey Irak topraklarında kendi başına “operasyon” yapması. Yani, Barzani yönetiminin buna karşı koymaması, hatta yolu açması. PKK hedeflerine yönelik hava bombardımanları zaten pek izin ve işbirliği sormadan yapılıyor. Büyük bir kara operasyonunun niteliği başka.
Bu “ikinci opsiyon”, şayet böyle bir talep olursa, bunun niteliği ile yakından ilgili. Bu “opsiyon” gündeme getirildiği anda, refleks halindeki karşı soru “Nerede, ne kapsamda, ne süreyle?” oluyor. Yani, askerin Kuzey Irak topraklarına yayılacağı veya uzunca bir süre kalacağı bir “peşmergesiz bir kara operasyonu” da Mesut Barzani’nin bir diğer “kırmızı çizgisi” gibi.
Bunun nedenlerini, daha önce dile getirmiştik. Kürdistan Bölge Yönetimi topraklarında, her ne gerekçeyle olursa olsun, yabancı bir askeri varlık, diğer komşu ülkeler için “yol” olabilir; başta İran. Ayrıca, Bağdat-Erbil ilişkileri de mükemmel bir halde sayılmaz. Başbakan Maliki’nin kontrolündeki Irak ordusunun bile Irak Kürdistanı topraklarında konuşlanması, Irak’ın iç dengeleri nedeniyle mümkün değilken, Türkiye’nin askeri varlığını oraya taşımasının, Mesut Barzani’nin “hükümranlık iddiaları”nı çok sıkıntıya sokacağı besbelli.
Mesut Barzani çevresi bir süredir, “askeri seçenek dışı seçeneklerin üzerinde durulması gerektiğini” vurguluyor. Önümüz zaten kış ayları. Buradan yola çıkarak, Mesut Barzani’nin –sonuç alacak biçimde PKK silahlarının susturulması için girişimde bulunmayı önermesi, İstanbul görüşmelerinde en kuvvetli ihtimal olarak gözüküyor.
Elbette ki, tarafların İran’a ilişkin ve özellikle Suriye’deki durum ve Suriye’nin muhtemel geleceğine dönük olarak birlikte neler yapabileceklerini konuşmaları, en az bunun kadar önemli bir şekilde, ABD’nin askeri varlığını Irak’ta sona erdirmesi ertesinde ortaya çıkacak duruma yönelik işbirliğinin boyutları, İstanbul görüşmelerinde ele alınacak.
Aritmetikle siyasi sorun çözülmez
Eğer, “PKK’yı bitirmek” ya da “askeri olarak belini bu sefer kırmak” bir zihinsel isteri haline dönüştürülmez ve Barzani’ye böyle yansıtılmazsa, Mesut Barzani’nin İstanbul temaslarında bir sorun çıkmaz.
Bu bakımdan, Türkiye’de son günlerde egemen olmaya başlayan ve medya üzerinden dolaşıma sokulan “PKK’yı ileri teknoloji kullanarak üç-beş ayda bitiririz. Bahara ortada PKK kalmaz” biçiminde ifadesini bulan bu “ölüm endeksli isteri” ya da ülke ve bölge dengelerini hiç hesaba katmayan “hayaller”in önüne geçilmesi gerekiyor.
Son günlerde Çukurca’da ve Kuzey Irak’taki hava bombardımanlarında kaç PKK’lının lazer güdümlü bombalarla öldürüldüğünden yola çıkarak, “ölü aritmetiği” ile PKK’nın bitirilebileceğini yayan bu kafa yapısının, Türkiye’nin ufkuna vaat ettiği sadece daha fazla kan, daha fazla can kaybıdır.
Aritmetik hesaplarla siyasi soruların çözüldüğü, siyasi sonuç elde edildiği, nerede, ne zaman görülmüştür ki, Türkiye’de görülsün?
Bu isteri buralarda yeni değil. Osmanlı döneminin ünlü Drama türküsünün şu dizesini hatırlayalım:
“Adam öldürmeyi oyun mu sandın!”
Paylaş