Fenerbahçe camiasında, Başkan Aziz Yıldırım’ın gözaltına alındığı tarih olan 3 Temmuz 2011’den sonra bestelenen şarkıların sayısında büyük artış oldu. Bunlardan birinin dizeleri şöyle:
“Asiye çıksa da adımız; Duyan duysun; Bilen bilsin; Öyledir bizim sevdamız” Milyonlara varan tutkulu taraftara sahip bir camianın “Asiye çıksa da adımız” dizesinin geçtiği şarkılar söylemesi ilginç. Altı ucu spor alanında yarışan bir kulübün milyonlarında “isyan” duygusu oluşması ve “sevda” uğruna –ki o sevda Fenerbahçe sevdası- “asi” sıfatını kabullenmesi, ilginç bir psikoloji ve sosyoloji konusu olmalı. “Fenerbahçe isyanı”nın hedefi de “adalet” ve “adalet”in yerine gelmesi için “hukuk”. Bu uğurda milyonlarca kişinin “asi” olmayı kabullenmesi hali. Konunun arka planı herkesin malumu. Fenerbahçe’nin futbolda geçen yıl kazandığı şampiyonluğunun “maç bağlayarak” yani “şike” yapıldığı ve rakiplerine “teşvik” verilerek “kural ihlali” sayesinde elde edildiği iddiası üzerine Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım ve bir dizi yönetim kurulu üyesi tutuklandı. Takımın küme düşürülmesi ve şampiyonluğunun elinden alınması gündeme geldi. “Şike” ile elde edilmiş şampiyonluk, şampiyonluk olamaz ve Fenerbahçe’nin milyonları da böylesine gayrı ahlaki bir şekilde kazanılmış başarıyı istemiyor zaten. Öyleyse, bu “isyan” neyin nesi? “İsyan”, iddiaların gerçek olmadığına ve Fenerbahçe’nin “kirli bir tertip”e alet edilmesine dair inançtan kaynaklanıyor. Eğer, iddia çok sağlam delillere ve bulgulara dayanıyor olsaydı, kimsenin söyleyecek sözü olamazdı. 3 Temmuz 2001’den sonra yazdığım ilk yazıda da bunun altını çizmiştim. Gelgelelim, birkaç gün içinde iddiaların temelsizliği ya da çürüklüğü öyle ayan beyan ortaya çıktı, benim 28 Şubat’tan beri tanık olduğum “medya operasyonu” ile “yargısız infaz” görüntüleri o kadar belirgin hale geldi ki, “adaletsizlik” ve “hukukun alenen çiğnenmesi”ne karşı sesimizi yükselttik. Tabii, özellikle “sosyal medya”da“kör fanatiklik” suçlaması da ardından geldi. Bu iddiayı ileri sürenlerin hiçbiri Fenerbahçe taraftarı değil. Aslında hepsi kendi taraftarı oldukları spor kulüpleriyle ilişkileri açısından “kör fanatik” ama kendi özelliklerini bize yükleyerek “adaletsiz” uygulamanın paravanası oldular. Kendi payıma, evet, ben de tutkulu bir Fenerbahçeliyim. Bunu hiç gizlemedim zaten. Ama, “kör fanatik” değil; tam tersine “gözleri dört açık, zihni açık, adalet ve vicdan duygusu”nu yitirmemiş bir Fenerbahçeliyim. Ayrıca, adaletsizliği teşhis ettiğim noktada tabii ki, bunca yıldır gönül verdiğim kulübü savunacağım. Türkiye’deki “kurumların içine sızma” ve “kurumlara hakim olma” yönündeki “iktidar mücadelesi”nin ülkenin en sağlam kurumlarından biri olan Fenerbahçe’ye doğru uzanmış olduğunu teşhis edecek kadar, gözlerim ve zihnim açık. Nitekim, Fenerbahçe’ye yönelik tertibe alet olan ve hatta onun aracı olan Türkiye Futbol Federasyonu’nun düştüğü durum da gayet açık. Türkiye Futbol Federasyonu, UEFA’yı da yanıltarak, Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyonlar Ligi’ne girmesini engelledi. TFF, tıpkı UEFA gibi. Avrupa futbol alanının “AİHM”i olan CAS’ta Fenerbahçe ile davalık şimdi. TFF, Fenerbahçe’ye kendi 58. Maddesi’ni işleterek küme düşürebilirdi. 58. Madde, “Şike yapan, yapmaya teşebbüs eden, niyet eden, teşvik primi veren, vermeye teşebbüs eden her takımın para cezasının yanında küme düşürülmesini” emrediyor. Bunca aydır yapamadı. Niye yapamadı? Çok sağlam dayanakları olsa, yaptığının doğru olduğuna emin olsa yapardı. Tertibin içine girdiği için yapamadı. Ya ne yaptı? Cinlik yapmaya kalktı. UEFA ile anlaşarak, 58. Madde’yi bu yıllık uygulamayarak puan silme cezası vermeyi tasarladı. Bununla, Fenerbahçe’nin puanlarını silerek, bu yılki şampiyonluğunu engellemeyi, geçen yılki şampiyonluğunu elinden almayı, bir yıl da Fenerbahçe’nin Avrupa yolunu tıkamayı tasarladı. Fenerbahçe’nin daha büyük kayıplara uğramamak için, bunu kabul edeceğini sandı. Aziz Yıldırım, cezaevinden, “oyunu” bozdu. 58. Madde’ye dokunulmamasını istedi. Fenerbahçe Yönetimi de, “58. Madde’yi uygulayın. Düşüreceksin düşürün. Ama yarım puanımızın bile silinmesine razı olmayız. Bir de bütün bunları yaparken, savunmamızı alın” dedi. Fenerbahçe “temizliği”ne duyduğu özgüvenle sağlam durdu. Bunu hesaplamamışlardı. TFF, kafasındakini uygulamak için dün bir “olağanüstü genel kurul” icat etti. Ne var ki, TFF Olağanüstü Genel Kurulu, dün Fenerbahçe’nin tavrı doğrultusunda, TFF’nin isteğini reddetti. 3 Temmuz’dan sonra TFF Başkanı M. Ali Aydınlar’a, “istifa ederek” tertibi bozması çağrısında bulunmuştum. Yapmadı. Şimdi TFF iflas etmiş durumda. “Adaletsizlik” ile, “hukuk ihlali” ile “tertip”le bir yere kadar gidebilirsiniz. Yol, dün, bitti. “Kör fanatiklik” falan gibi polemiklerle zaman yitirmeye gerek yok. Gözünüzü dört açın, olan-biteni anlamaya çalışın. Adalet duygusundan ayrılmayın. “Asi”ye çıksa da adınız...