Paylaş
TOBB’un başını çektiği, Türk dış politikasının belki de en ihtiraslı projesine yeni bir “start” verme girişiminin belki de en özet, en anlamlı açıklaması bu sözlerle ifade edilebilirdi.
İşin en “ironik” yanı, Ankara Forumu’nun da başkanı olan Rifat Hisarcıklıoğlu ve TOBB yöneticileri ile Filistinli ve İsrailli iş adamları, araya giren kanlı çatışmaların durdurduğu Ankara Forumu çalışmalarına Tel Aviv’de “devam” kararı alırken, bir saat ötede, Kudüs’te ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice da Ortadoğu turunun ilk ayağında, İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile bir araya geliyordu ve bu “temasları”ndan pek bir şey çıkması beklenmiyordu.
İsrail’in eski Dışişleri Müsteşarı ve Türkiye-İsrail İş Konseyi’nin eski başkanı Alon Liel, bunu, “Şu günlerde Başkan Bush’a İsrail’de fazla inanç yok. Condoleezza Rice, ayda bir burada. Patetik bir durum. Ne beklenebilir ki, bu son temastan da?” sözleriyle açıklıyordu.
Yine, “ironik” biçimde, TOBB’un Filistin ekonomisini ayağa kaldırmak ve bu yoldan “barışçıl çözüm”e katkı da bulunmak için başını çektiği “Barış için Sanayi Projesi” girişimi, bir başka deyimle Gazze’nin hemen kuzeyinde bir “Filistin organize sanayi bölgesi”ni Filistinli ve İsrailli iş adamlarıyla müştereken oluşturma projesi, dünyanın çözümü en zorlu sorununa ilişkin, elle tutulur, somut tek girişim. Türkiye damgalı, hem mütevazi ama hem de ihtiraslı ve somut tek girişim.
Nitekim, Rifat Hisarcıklıoğlu, taraflar arasında başlıca diyalog kanallarından biri olan Ankara Forumu’nun “Barış için Sanayi Projesi”nin önemini vurgularken, “Bölgede barışa katkı sağlayacak en somut projedir.. ve hayati önemdedir” dedikten sonra, “Yarın, ya önümüzdeki tüm engelleri aşıp Filistin Sanayi Serbest Bölgesi’nde yeniden bacaların tüttüğünü göreceğiz, ya da bölgedeki tek somut projede ümitlerin söndüğüne şahit olacağız” diye “alarm zilleri”ni çaldı.
*** *** ***
Ankara Forumu’nun söz konusu girişimi bir bakıma iğneyle kuyu kazmaya benziyor. Ülkedeki genel “güvenlik ortamı” hayli umut kırıcı. Gazze’nin kuzeyinde bir Filistin Sanayi Serbest Bölgesi’ni kurma işi, son ayların tahribatından sonra, sıfır noktasında bile değil; sıfırın altında.
Tel Aviv’de dünkü toplantıya, 13 kişilik Filistin iş adamları heyetinin Gazze’den gelmesi beklenen, aralarında Gazze oda başkanlarının bulunduğu dört üyesi, İsrail barikatını aşamadıkları için gelemedi. Kudüs ve Batı Şeria’dan gelen Filistinli oda başkanları ise, hayatlarında ilk kez Tel Aviv’de bir toplantıya katılmış oldular.
Filistin Sanayi, Ticaret ve Ziraat Odaları Federasyonu Başkanı Ahmed Haşim Zughair, durumlarını anlatırken, “Durum, Ankara Forumu’nun son toplantısından bu yana daha da kötüleşti. Filistin’e aktarılacak 6 milyar dolar bloke edilmiş vaziyette. 270 bin Filistinli, yaşamları için bu paraya bağımlı. Filistin ekonomisi kıstırılmış vaziyette. Ne havaalanı, ne liman var. Varolan Gazze havaalanı da son çatışmalardan sonra kullanılmaz halde. TOBB’un ve İsrailli işadamlarının yardımına ihtiyacımız var” diye konuştu.
“Filistin TOBB”unun başkanı, daha sonra, bize, “İsrailli iş adamlarıyla bile, bir buçuk yıl içinde sadece Türkiye’de ve Türklerin gelişiyle, bir de bu vesile ile Tel Aviv’de görüşebildikleri”nden yakındı.
TOBB’un ve onun şahsında Türkiye’nin Ortadoğu’nun en can alıcı sorununda bir “soft power” projeksiyonuna, bu yakınmada işaret edilen gerçekten daha çarpıcı bir örnek olamaz herhalde.
Prof. Dr. Güven Sak, Türkiye’nin ve Türk iş adamlarının, “eşsiz” konumunu, “Filistinliler için toplumsal sorumluluk duyan tek iş dünyası” olarak tanımladı. Hayata geçirilebildiği takdirde, proje, Gazze’de 10 bin kişiye istihdam imkanı sağlayacak. Ayrıca, Filistin mallarının sıfır kota ve sıfır gümrükle Amerikan pazarına ihracatına da imkan vererek, Filistin halkının perişan ekonomik durumunun düzelmesine katkıda bulunacak. Dolayısıyla, dolaylı olarak şiddet ikliminin azalmasına katkıda bulunma potansiyeli de taşıyor. Gazze’de yaşayanların yarısının yoksulluk sınırının altında olduğunu bilmek, projenin önemi hakkında bir fikir verebilir.
Tabii, Filistin’de kişi başına düşen milli gelirin 1247 dolar, İsrail’in ise 28 bin dolar olduğunu bilmek de, ikincisinin işbirliği ve katkısı ama Türkiye gibi “girişimci” ve “eşgüdüm” sağlayan bir “üçüncü taraf”ın varlığı olmaksızın, sonucu gitmenin imkansızlığını da ortaya koyar.
*** *** ***
Bu işten Türkiye’nin “siyasi kazancı”ndan gayrı, bir “ekonomik getiri” de olmalı. TOBB için de. Nitekim, Güven Sak, bunu, “Çin rekabeti nedeniyle zorlanan Türk sanayiinin emek-yoğun, tekstil, mobilya, vs. gibi sektörlerine”, yani bir anlamda KOBİ’lere sağlayacağı imkan potansiyeli üzerinde durdu.
25 Nisan 2005’te Ankara’dan yola çıkan, Filistin halkını ekonomik olarak ayağa kaldırma diye nitelenebilecek bu proje, “Ankara Forumu”, şu anda gözünü şu iki hedefe dikmiş vaziyette:
1. Filistin tarafı ile 49 yıllık, bir 49 yıl daha uzatılabilir bir “imtiyaz sözleşmesi” yapmak;
2. İsrail tarafı ile “Güvenlik ve Ticaretin Kolaylaştırılması Protokolü” imzalamak.
İkincisi, Ehud Olmert’in 15 Şubat’taki Türkiye ziyaretinin öncesine yetiştirilmeye çalışılıyor. Bu amaçla,bir yandan Kudüs’te Şimon Peres ve Savunma Bakan Yardımcısı Ephraim Sneh ile, bir yandan da Ramallah’ta Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile görüşmek için yola koyulduk.
Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece yarısı Tel Aviv havaalanının şeref salonunda, bir raslantı ile, Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz’le bir araya geldik. Wolfowitz, neredeyse bütün heyet üyeleriyle kucaklaşarak fotoğraf çektirdi. Sağında ben, solunda Rifat Hisarcıklıoğlu, kameraya poz verirken, takıldım; “Bu fotoğraf acaba hanginizin geleceğini mahvedecek?” Wolfowitz, Irak Savaşı’ndaki rolüne yapılan bu göndermenin farkında, gülerek, “Şu anda ben, onunkini mahvediyorum” diye espri yaptı.
Oysa, TOBB ve başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin en etkili “dış politika aktörleri” arasında yer alarak, geleceği de sağlama alıyorlar. Dünya Bankası’nın da sağlayacağı destekle, Filistin-İsrail sahnesinde güvenlik durumu imkan verdiği ölçüde, “Ankara Forumu” yola devam etmeye kararlı.
Çünkü, işin içinde iş adamları var; umut ve heyecan taşıyıcısı olarak. Heyecan yoksa, para da yok. Umut yoksa, barış da yok...
Paylaş