Paylaş
28 Şubat soruşturması için Başbakan Tayyip Erdoğan, “Cadı avı olmasın ama gittiği yere kadar gitsin” dedi. Bu sözler, yakın tarihimizle, yakın tarihimize damgasını vuran “askeri vesayet rejimi”yle ilgili en kapsamlı “yüzleşme” için gerekli, hatta zorunlu bir “siyasi irade”yi ifade ediyor.
28 Şubat, klasik bir askeri darbe örneği değildi. Yürütücüsü olarak büyük ölçüde sivillerin seferber edildiği, özellikle medyanın belirleyici rol oynadığı bir “Postmodern Darbe” idi. Tam da bu nedenle, “rövanşizm”e sapmadan, “cadı avı” yaratmadan ama “gittiği yere kadar gitmesi”, “doğru adreslere varması” gerekli bir soruşturma şart. Bunun için “ince ayar”la yürütülmesi gerekiyor.
Başından beri vurguladığımız bu. Yoksa, “Aman medyaya ulaşmasın; askerlerle sınırlı kalsın” dediğimiz yok. Sapla samanı ayırarak, sınırları genişleyerek ve genişleterek yürütülmesi gereken bir soruşturmadan söz ediyoruz. Bugüne dek, soruşturmanın doğru biçimde yürüdüğünü söyleyebiliriz.
28 Şubat sürecinin özü, Ali Bayramoğlu’nun dünkü yazısındaki nitelemesiyle “Bir ordunun kendi toplumuna karşı giriştiği bir kalkışma, kandırma, yönlendirme eylemleri” idi. Yani, “psikolojik harekat” idi.
Dolayısıyla, karar merkezinde “asker”in, araçları arasında çok geniş bir yelpazeye yayılan “siviller”in bulunduğu bir psikolojik harekat.
Ne olduğunun, nasıl yapıldığının en çarpıcı belgelerinden biri, Nisan 1998 tarihli “Andıç”tır. 28 Şubat (1997) tarihinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmiş olmasına ve Erbakan hükümetinin düşürülmesinden 10 ay sonra “Andıç”ın Genelkurmay’da hazırlanması ve uygulanması, 28 Şubat’ın bir “süreç” ve bu nedenle “Postmodern Darbe” olduğunu ortaya koyuyor.
“Andıç”ın “Konu” diye belirlenen başlığı: Güçlü Eylem Planı.
“Kimden: İstihbarat Başkanlığı’ndan.
Kime: Komuta Katına.
İlgi: (a) Gnkur. Bşk’lığının 21 Nisan 1998 gün ve GENSEK.: 3050-212-98/İCRA SB. Direktifi (b) Gnkur. Bşk’lığının 15 Nisan 1998 gün ve HRK.: 3570-027-98/İGHD. Hrk.Ş. (313) sayılı emri.”
İmlasına dokunmadan, aynen “Andıç”ta olduğu gibi aktardım.
Altta, “1. Konu:” denilerek “psikolojik harekat”ın çıkış noktası ve amacı ortaya konuluyor:
“TSK’nın başarılı bir operasyonu ile yakalanan üst düzey teröristlerden biri olan Şemdin SAKIK’ın sorgulanması sonucu alınan ifadlerin psikolojik harekat ve basın uygulamaları açısından değerlendirilmesi maksadıyla; ilgi (a) emirle çalışma grubu teşkil edilmiş ve bu grup tarafından uygulama zamanlarını ihtiva eden bir eylem plani hazırlanmıştır.”
Şimdi sıkı durun; (d) ve (e) bendlerini izleyelim:
“d. Bölücü terör örgütü lider kadrosunda Zeki Şemo (K) Şemdin SAKIK’ın örgütten ayrılması ve bilahare Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yakalanmaının, örgütün özellikle taban ve orta kadrosunda olumsuzluklar yaratacağının,
e. İfade de adı geçen kişilerin, örgüt ilişkilerin, bölgesel değerlendirmelerin çok yeni ve çarpıcı bilgiler ihtiva etmediğini, ancak Türkiye’de demokratik ortandan istifade ederek Bölücü Terör Örgütünün uzantısı olarak faaliyet gösteren siyasilerin, gazetecilerin, HADEP ve İnsan Hakları Derneği gibi kuruluşları hakkında elde edilen bilgilerle önce kamuoyu oluşturulmasının ve müteakiben yasal sürecin başlatılmasının...”
Andıç’ın (4. Sonuç ve Teklifleri:” diye ifade edilen son bölümü ise şöyle:
“a. Sonuç:
İlk sorgu sonuçlarının, iç kamuoyuna yönelik faaliyetlerin, iç ve dış kamuoyuna yönelik faaliyetlerin, yurt dışı bağlantılar ve sanığın (Şemdin Sakık) basına çıkarılması safhalarını ihtiva edecek şekilde hazırlanan Güçlü Eylem Planının G Günü (24 Nisan 1998) emirle icraya başlanılmasının uygun olacağı kıymetlendirilmektedir.
B. Teklifler:
Güçlü Eylem Planı’nın Faaliyet Takviminden belirtilen zamanlar ve esaslar doğrultusunda gecikmeksizin icrasına başlatılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Tensip ve emirlerinize arz ederim.
İstih. Bşk. V. Tümg. F.TÜRKERİ”
Sağ çaprazda “Bülent Dağsalı, Kur. Alb. İç. İsth.Ş.Md” imzası var, en altta ise “Uygundur” ibaresinin altında “Çevik Bir, Orgeneral, II nci Başkan.”
Fazla söze gerek var mı? “Psikolojik harekat” adı altındaki “kirli tertip” ve düzenleyicileri ortada değil mi?
Dahası da var. Ardından gelen 13 sayfada, “Faaliyet, Maksat, Kullanılacak Yöntem, İcra Edecek Makam, Koordine Edilecek Makamlar, İcra Zamanı” bölümlerini içeren tablolar ile “Güçlü Eylem Planı”nın yürürlüğe nasıl konulacağı ayrıntılı biçimde işlenmiş. “Kirli tertip”in hedefleri içinde yer alan bizlerin isimleri, o bölümde.
“Maksat” bölümünde “Adı geçen gazetecilerin kamuoyunda saygınlığının azaltılması ve itibarının düşürülmesi ile terör örgütüne sağladığı dolaylı destek ile ilgili aleyhlerinde kamuoyu oluşturulması” yazıyor.
Daha da çarpıcı olanı “Kullanılacak Yöntem” başlığı altındaki ibare:
“Örgütün para ile herşeyi kendine müzahir gazetecilere yaptırdığının gazete sahipleri, seçilen köşe yazarlarına ve televizyonlara aktarılması...
Bazı basın mensuplarının terör örgütünün oyuncağı olduğuna ilişkin bir bilgi notu hazırlanması, -Mektup Kampanyası”
İlkini “İcra Edecek Makam“, GENSEK yani Genelkurmay Genel Sekreteri (Erol Özkasnak), ikincisi Harekat Başkanlığı. İlkinin “Zamanı” olarak 5 Mayıs 1998, ikincisi için 4 Mayıs belirlenmiş.
Aynen uygulandı.
Uygulamanın biraz öne çekildiği anlaşılıyor. 24 Nisan tarihli “Andıç” ya da “Güçlü Eylem Planı” bize yönelik olarak 2 Mayıs’ta Kanal D haberlerinde, ertesi gün ise, yani 3 Mayıs’ta Hürriyet ve Sabah gazetelerinde sürmanşet birinci sayfadan yer aldı.
Tabii ki, 28 Şubat’ın baş sorumlusu, dönemin Genelkurmay’ı; tabii ki, siviller de rol aldı. Tabii ki, önemli “medya ayağı” da var.
Bu bir iddia değil. “Andıç”ın ya da “Güçlü Eylem Planı”nın aktardığımız bölümlerini bir kez daha okuyun görürsünüz. Andıç öyle diyor.
Kim? Nasıl?
Soruşturma, “gittiği yere kadar” giderse, öğreniriz.
Paylaş