TRAFİĞE çıkan araç sayısı her geçen gün katlanarak artmasına rağmen, şehirlerimizdeki araç park alanları ise nerede ise yerinde sayıyor.
İzmir’de bu artıştan nasibini fazlası ile alan bir şehir. Otopark, İzmir’de şehir merkezinden banliyösüne kadar, her mahallenin, her ilçenin önemli sorunu. Sabahları ana arterlerden şehir merkezine akan trafiğin, kısıtlı sayıdaki park yerini doldurmaya başlamasıyla birlikte; şehir merkezi dev bir otopark görünümünü alıyor. Mevcut park yerlerinin yanı sıra kaldırımlar, apartman aralıkları ve boş alanlar hızla doluyor. Şehir merkezine daha geç saatlerde gelen ise sıkıntı yaşıyor. Aslında dünyanın birçok gelişmiş şehrinde, merkezlerde otopark ihtiyacı iki değişik sistem ile çözümlenmekte. Kısa süreli park alanları ve uzun süreli park alanları. Bütün gün işi nedeni ile aracını bırakmak zorunda olanlar, günlük ücretlerin uygulandığı, daha cazip fiyatlı katlı otoparkları kullanırlar. Bu otoparklardaki boş araç park alanı şehir girişlerindeki ana arterlerde elektronik takip sistemi ile ilan edilerek, araçların buralara yönlendirilmesini sağlıyor. Böylece daha düzenli trafik akışı ve daha verimli araç park sistemi olur. Gidilecek yere göre park yeri seçimi de daha yolda yapılmaktadır. Kısa süreli park imkanları ise daha yüksek ücretlerle cadde ve yol kenarlarındaki müsait park yerlerinde uygulanır. En fazla bir-iki saat için park etme imkanının yaratıldığı bu tür alanlarda, ya parkmetreler ya da görevli kişiler kullanılır. Bu hızlı devridaim ile yaratılan gelir, katlı otoparkların inşasının finansmanı için önemli bir kaynak olarak kullanılır. Ayrıca burada uygulanan; zaman aşımı etkin cezalandırma sisteminin caydırıcılığı ile bu alanların tüm gün işgal edilmesini de önler. Bu uygulama özellikle ticari yerleşim birimlerinin bulunduğu mahallelerde alışverişe büyük katkı sağlar. Peki bu durum şehrimizin yaşanılan mahallelerinde, evlerimizin bulunduğu kesimlerde farklı mı? Kesinlikle değil.. Gece gündüz, şehrin tüm mahalleleri üst üste park edilmiş araçlarla dolu. Mahallelerdeki dar sokaklar, kaldırımlar işgal altında. Yayalar ancak cambazlık yaparak yürüyebilmektedir. İtfaiye veya ambulans gibi acil yardım araçlarının geçişi ise birçok noktada kısıtlanmakta. Şehrin ticari olmayan mahallerindeki birçok cadde ve sokakta bu nedenle tek yön uygulaması var. Fakat bu tür uygulamaların bulunduğu sokaklar da bir şeridin araç parkı için ayrılmış olması nedeni ile bir rahatlama söz konusu bile olamıyor. Buna ilave olarak dükkanının önünün açılması için caddenin ortasına betondan yapılmış dev çiçek saksılarını koyan esnafımız da var. Belediye ve dolayısıyla halka ait olan yolu işgal etmeyi kendinde hak olarak görebiliyor. Yeni yapılan alışveriş merkezleri ve Mavişehir gibi planlı yaşam alanları dahil, birçok çağdaş yerleşim birimlerinde bile araç parkı sorunu ile sık sık karşılaşıyoruz. Bugünlerde kent yenilenmesi ile ilgili tartışmalar gündemimizi oluşturuyor. İzmir’de geniş çaplı bir araç otoparkı planlaması yapması gerekiyor. Kent yenilenmesi çerçevesinde; gerek yeraltı garajları, gerekse çok katlı otoparkları ile şehrin nefes alması ve dev bir otopark görüntüsünden kurtulması lazım. İzmir’in artık ‘otoparklı bir yaşam konsepti’nin yapılandırılarak uygulamaya geçilmesi gerekir.