Paylaş
Tabii, mimarlık mesleğini icra eden mimarları da en yaratıcı toplum bireyleri olarak algılayabiliriz.
Bir şehrin, hatta ülkenin zenginliğine zenginlik katan görsel yapıtların yaratıcıları mimarlar değil mi?
Mühendislik bilimi ile estetiği birbirine aşık edercesine içiçe yaşatarak hepimizin hayran olduğu eserleri ortaya çıkaran mimarlar değil mi?
İzmir’de de yıllara yayılan köklü tarihimizin mimari eserleri birçok noktada karşımıza çıkıyor. Bunları gerek bütçemiz, gerekse elimizden geldiği kadar korumaya, gelecek nesillere aktarmaya çalışıyoruz. Ne kadar başarılı olduğumuzun takdirini sizlere bırakıyorum.
Alsancak’taki Atatürk Spor Salonu da İzmir’in mimari mirasında önemli yeri olan binalarından biri. İzmir’e yıllardır hizmet eden bu salon 1963 yılında İzmirli tanınmış mimar Harbi Hotan tarafından yapıldı. Harbi Hotan; İzmir’e birçok eserler kazandırmasının yanı sıra tasarımlarında yapı teknolojisini en yetkin kullanan mimar olması ile de tanınırdı. Halkapınar’daki Atatürk Stadyumu, Kültürpark içindeki Pakistan Pavyonu, Fuar Evlendirme Dairesi, İzmir Ticaret Odası Lokali Binası, Harbi Hotan’ın eserleri arasında yer aldı.
Atatürk Spor Salonu, geçtiğimiz aylarda tadilata girdi. Daha önce UNIVERSIAD Oyunları için elden geçen bina, bu defa Voleybol Federasyonu bütçesinden tadil ediliyor. Tadilat derken yanına koskocaman bina dikildi. Sporcu yatakhanesi adı altında şehir merkezine Voleybol Federasyonu Oteli yapılıyor. Tabii, binanın tüm özelliği de yok edilerek.
İzmir’deki mimari dil
Oysa mimari dergilerde İzmir Atatürk Spor Salonu, yeni adıyla İzmir Atatürk Voleybol Salonu için şu ifadeler kullanılmaktadır:
“Betonarme rampa sayesinde seyircileri, önünde oluşturduğu plaza kotundan içeri alan çelik karkas yapım sistemli spor salonu; rampaların kuvvetlendirdiği simetrik cephe düzenine karşın, eğrisel çatı formu ve açılı yan beden duvarlarının oluşturduğu dinamik etki nedeniyle, İzmir’de benzerine rastlanmayan mimari dile sahiptir.”
Şimdi bu mimari dil kesildi, yerine yenisini dikiyorlar...
Şehrimizde bir Mimarlar Odası var, ama galiba onunda dilini kestiler. Ya da şehirdeki mimari tarihten çok mimari gelecek ile ilgileniyor olmalılar. Ben ne bir açıklama, ne bir destek, ne bir yorum; konuyla ilgili hiçbir yaklaşım duymadım.
Kesinlikle güzel bir bina ortaya çıkacak. Şunu da çok iyi biliyorum ki, dünya standartlarında bir voleybol salonumuzun olması şehrimiz için büyük bir kazanç. Uluslararası müsabakalar için bu bir zorunluluk. Ayrıca şehrimiz voleybol açısından da çok iddalı konumda..
Ama yine de bu salonda tadilat yapılırken; “Bu tür ilavelere ihtiyaç var mıydı?” diye sormaktan kendimi alamıyorum. “Mimari özelliğini bozmadan bu yapıyı yenilemek, standartlarını yükseltmek gerçekleştirilemez miydi?” diye sorguluyorum.
Eski bir voleybolcu ve voleybolsever olarak sevinirken, kentlere damgasını vuran mimari tasarımların hayranı bir İzmirli olarak üzülüyorum.
Ilıca’da cehennem azabı
Geçtiğimiz hafta sonu üç gün süresince (cuma-cumartesi-pazar) Çeşme Ilıca Plajı’nda bir radyo istasyonuna ait dev TIR, sabahtan akşama kadar limitsizce müzik yayını yaptı. Çevre sakinlerinin tüm tepkisine rağmen, sabahın erken saatlerinden güneşin batışına kadar müziğin sesi kontrolsüz seviyelerde devam etti.
Öncelikle böyle bir müzik felaketi yaşamak zorunda kalan çevre sakinlerine geçmiş olsun diyorum. Çeşme Belediyesi gün boyu süren bu yayınlara nasıl seyirci kaldı, anlamak mümkün değil. Bunu reklam ve vatandaşa tanıtım-hizmet amacı ile ortaya koyan firmanın yetkililerinin bu kadar düşüncesiz olmaması gerektiğine inanıyorum. İnşallah bir daha ki, sefere daha kontrollü bir program uygulanır da kaş yaparken göz çıkmaz.
Paylaş