Paylaş
COSTIERI Amalfitana (Amalfi Sahili) İtalya’nın Napoli şehrinin biraz güneyinde, Salerno kasabasının kuzeyinde yer alan bölgeye verilen isim.
Kıyıya paralel uzanan dik dağların arasında yer alan geniş koylarda yoğunlaşan küçük şehirler, bu bölgeye farklı bir özellik vermekte.
Dik yamaçların arasında yılan gibi kıvrılan dar bir sahil yoluyla ulaşılır bu kasabalara.
Yol bazen bir tarafı dağ, bir tarafı uçurum olarak devam eder.
Yolun üst ve alt kısımlarında bulunan limon bahçeleri, zeytinlikler ve bağlar yöreye doyumsuz bir güzellik verir.
İki arabanın karşılıklı olarak zor geçtiği bu yollarda, cepler sayesinde bir otobüsün yanından geçmek mümkün olur.
Bölgede yaşayanların otomobillerinin çoğunun sağ tarafları genelde ya çizilmiş ya da sağ aynaları kırılmış durumdadır.
Erişilmesi neredeyse tam bir çile olarak görülen bu bölgede İtalya’nın en güzel ve tabii en pahalı butik otellerine de rastlayabilirsiniz.
Nitelikli tarım ve yüksek kaliteli turizm, balıkçılık ile birlikte bölgenin en büyük gelir kaynağını oluşturmakta.
İtalyanların dünyaca ünlü ‘Limoncello’ içkilerinin ana vatanı da Amalfi kıyıları...
Ayrıca, zeytincilik ve bağcılık da çok gelişmiş durumda.
Tarihte M.S. 6’ncı Yüzyıl’dan itibaren adına sık sık rastladığımız şehir, ünlü ‘Miafiori’ rüzgarlarına da isim kaynağı olmuş.
Neden Karaburun farklı olmasın?
Bunları anlatmamın sebebi sizlere İtalya’da turistik bir gezi yaptırmak değil.
İzmir’in batısında uzanan dev yarımada Karaburun ile kıyaslama yapabilme.
Karaburun, lojistik olarak ulaşım zorluğu nedeniyle İzmir’in el değmemiş nadide bir bölgesi.
Bugüne kadar yolunun virajlı ve dar olması bölgede yaşanan doğal gelişmenin de önünde durmuş.
Yarımada turizm ve tarım konusunda el degememiş bir hazineyi andırıyor.
Geçmiş asırlarda dünyaca ünlü bağların bulunduğu bu bölge yavaş yavaş tekrar kendine gelirken, kuralların baştan konulması önemli gibi görülüyor.
Geçmişten kalan bağ teraslamaları ve zeytin ağaçları buranın önemli bir şarapçılık ve zeytin merkezi olduğunu kanıtlıyor.
Geçtiğimiz yıl içinde yapımına başlanan iki şeritli yol buraya ulaşımı kolaylaştırırken, beraberinde birçok farklı sorunu da getirecek.
Arazi fiyatları şimdiden katlanarak arttı.
Kısa vadede rant yaratmak istiyenler bölgeye akın etmiş durumda.
Bu rant yaratma sevdası maalesef bölgenin bir butik turizm ve nitelikli tarım merkezi olmasını da önleyecektir.
Gelişmeyle birlikte yazlıklar, siteler tüm yarımadayı kaplayacak.
Kısa vadeli rant ve bunun getirdiği birkaç ay kullanımlık yazlık sevdası, burayı da sarıp sarmalayacak gibi görülüyor.
Oysa, Amalfi kıyılarında şahit olduğumuz örnekten yola çıkıp, buranın doğal varlığını koruyarak yüksek katma değerli tarımsal üretim ve turizm destinasyonu yaratma imkanımız oldukça fazla.
Bir tarafta İzmir Körfezi’nin girişi, Foça ve Midilli’ye bakan yarımada; diğer taraftan Ildırı üzerinden Çeşme Körfezi’ni seyrediyor.
Denize paralel dik yamaçlarda koylara bakan butik oteller, yukarıya doğru şarap bağları içinde farklı amaçlara hizmet eden şarap turizmi...
Böyle bir oluşumu geliştirmenin tabii çok kısa zamanda yapılamayacağının da bilincindeyim.
Fakat 1985’te Antalya’da başlayan turizm hamlesinin aradan geçen 25 yılda geldiği noktaya hepimiz şahidiz.
Karaburun ve Balıklıova için geliştirilecek özel teşvik destekli bir turizm projesi çerçevesinde ortaya konulacak bir yapılaşma bölgeye büyük bir zenginlik ve kalıcı doğallık getirecektir.
İleride yarımadanın hemen başında kurulması için çalışılan ‘yüksek teknoloji geliştirme bölgesi’ de bu gelişmenin çok önemli bir parçası olacaktır.
İki konsept birlikte farklı sinerjilerin yaratılmasına da neden olabilecektir.
Tercih en yukarıdan, en yerel oluşumlara kadar yöneticilerimize kalmış...
Yıllara uzanan doğal güzelliği içinde dünyanın gıpta ettiği, değerli turizm merkezlerinden biri mi, yoksa üst üste evleden oluşan ve birkaç aylık kullanım dışında sokaklarında terk edilmiş kedi, köpeklerin dolaştıkları yazlık siteler mi?
Paylaş