GÜREŞİMİZİN acı yazgısı sanki.. Yıllarca her şampiyona da atılan ‘Yine hüsran. Mindere yapıştık, tuş olduk, minder de yaprak dökümü’ gibi klasik başlıklar hep içimizi karartmıştı.
Bu kez devletin verdiği imkanlarla iyi hazırlandığımız söylendi. Hatta Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Budapeşte kampında ziyaret ettiği güreşçilerimize ‘Sizlerden madalya değil, madalyalar bekliyorum’ diyordu ama minder öyle düşünmüyordu. Ama yine olmadı. Nerelerde yanlışlar yapıldı? FILA’nın sık sık biraz da garip kural değişiklikleri ile oynadığı dünya güreşinde yeni uygulama Türk güreşine nasıl yansıdı? İşte böylesine bir ortamda çıktığımız Budapeşte minderinde yine ağızlardan o klişe sözler döküldü: ‘HÜSRAN’
Tek günlük güreş sisteminde sadece Ömer Çubukçu’nun repesaj dahil yaptığı dört maçın dışında diğer altı sporcumuz iki turun ötesine geçemedi. Türk güreşinin bir hastalığı olsa gerek. Hep son saniyelerde kondisyon eksikliği sporcularımızı bitirdi. Kilo düşme sorunu yine karşımıza çıkıverdi.
Serbest güreşin patronu İsmail Nizamoğlu hala Maliye Bakanlığı’ndan çıkacak zamlı maaşını bekleyedursun, ayda 460 milyona bu sporcuları madalyaya hazırlamaya çalışıyor. Vah ata sporu güreşim vah...
Garip güreşçi
Ne antrenörü, ne yöneticisi, ne doktoru, ne de antrenman verecek tek bir takım arkadaşı var. Arjantin’i şampiyona da tek başına temsil eden Fernando Iglesias, 43 saatlik yoldan geldi, ödünç antrenörle mindere çıktı ve ilk maçında bizim Ömer Çubukçu’ya 4 dakikada yenilip turist oldu.