Güncelleme Tarihi:
Kur’an’daki ‘sınâat’ kökünden kelimeler her türlü hüner ve sanat anlamında kullanıldığı gibi, endüstri-teknoloji anlamında da kullanılır. Sınâat sözcüğü bugünkü Arapça’da da aynı anlamda kullanılmaktadır. (Bu kullanımlar için bk. Hans Wehr, A Dictionary of Modern Written Arabic, sınâat mad.)
Sınâatın (teknolojinin) hâkim özelliği, doğanın dengelerini bozması, doğayı yaşanmaz hale getirmesidir. Dünyaya tapmanın, azmanın, şiddet, zorbalık ve işkencenin temsilcileri olan kişi, toplum ve medeniyetler sınâata daya¬nan bir şımarıklık illeti içinde gösterilmektedir.
Teknoloji, insan hayatının mutluluk paydasını düşürmekte, doğal hayatı bozarak insanın bunalım ve karmaşaya düşmesine yol açmaktadır. Çare, teknolojinin yok edilmesi değil, rant ve egemenlik aracı olmaktan çıkarılmasıdır. Bunun ölçüsü ise teknolojinin doğayı ve uzayı kirletmeyen bir yapıda ve kıvamda tutulmasıdır.
Kısacası, teknolojinin arkasından insanın başkaları üzerindeki egemenlik hırsının ve rant doymazlığını çıkarmak gerekmektedir.
İğretiye, zulme, acımasızlığa öncelik tanıyıp Allah'a ters düşenlerin sığındıkları teknoloji insanı yıkan yanı, aldanışa sürüklemesidir. Allah ve insanın üstünde bir kudret olarak düşünülen teknoloji, sonunda sahiplerini korkunç bir hüsranla yüz yüze bırakmaktadır. (11/14-16; 18/103-105)
Muhammed ümmeti döneminde teknolojiyle azıp zulme ve kavgaya meydan verme, Ehlikitap zümresi tarafından, özellikle Hıristiyanlar tarafından sergilene¬cektir. Ehlikitap'ın saptırıcı sözleri, haksız ve zalim yollarla elde ettikleri nimetleri yemeleri ve teknolojiyle azıp şımarmaları büyük ölçüde, din temsilcilerinin görevlerini yapmamaların¬dan, çıkarlarını, ceplerini düşünmelerinden kaynaklanmış¬tır. (Mâide, 59-64. Ayrıca bk. Tevbe, 34-35)
Üzerinde olduğumuz bu noktaya değinen ayetler, teknolojiyle gelen denge bozukluğu ve tahribi, teknolojik üretimi temsil ettikleri için Hıristiyanlara mal ederken, tahribi simgeleyen harp¬leri ‘alevlendirme’ işini Yahudilerin eseri olarak gösteriyor. (Mâide, 69)
TOKMAK GİBİ İNEN MUSİBET
teknolojinin musallat edeceği en büyük belanın sembol adı Kur'an'da Kaaria olarak geçiyor. Ve Kaaria Kur'an'da bağımsız bir surenin adı olarak da yer alıyor. Şöyle deniyor:
“O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu olarak, başlarına gülle-tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.”
Nedir bu, teknoloji sonucu olarak gelecek kaaria?
Kaaria, bir şeyi bir şeye çarpmak, vurmak anlamındaki kar' kökünden türemiş bir isimdir. Buna göre kaaria, Elmalılı'nın da güzelce ifade ettiği gibi, gülle, tokmak gibi insanın başına çarpan, beyin patlatan şey anlamındadır. Kar' kökündeki vurma-çarpmada, şiddetli ses çıkarma esastır. Kılıç, sopa, tokmak, gülle vs.'nin çarpmasında daima kar' kelimesi kullanılır. Etimolojik gelişimi içinde kaaria, zama¬nın insana çarpan ve onu sendeletip bunaltan belalarının da adı olmuştur.
Kur'an, bu kaariayı kıyamet anlamında da kullanır. Ancak unutmamak gerekir ki, Kur'an'da kıyamet, sadece, bildiğimiz son kıyametten ibaret değildir. Kıyametin, bireysel, top¬lumsal, evrensel, ontolojik boyutları vardır. Az önce verdiği¬miz ayette kaarianın son ve büyük kıyamet anlamında olma¬dığı açıktır. Çünkü ayet bunun, teknolojinin eseri olarak sürekli tekrarlanacağını söylüyor. Bunun ise büyük kıyametten başka bir şey olması gerekir.
O halde, kaaria, büyük kıyamet de dahil, bir kıyametler serisinin adıdır ki, başa gelişi, insanlık dünyası için bir kıya¬met manzarası arz eder. Kaaria Suresi, bu manzaranın dehşe¬tini şöyle dile getiriyor:
“O Kaaria! Nedir Kaaria? Kaaria'nin ne olduğunu sana bildiren nedir? O gün insanlar, çırpınarak yayılmış pervaneler gibi olurlar. Dağlar, didilmiş renkli yün gibi olur. İşte o gün, tartıları ağır basan kişi, evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir. Tartıları hafif çekeninse, anası, Hâviye'dir. Onun ne olduğunu sana bildiren nedir? Kızışmış bir ateştir o!” (Kaaria Suresi)
Bu manzaranın, büyük kıyamet yanı bir kenara bırakıldı¬ğında, karşımızda atomik silahların ateşiyle ortaya çıkacak bir manzara canlanıyor. İşte Allah'a ve doğal hayata ters düşmüş bir teknolojinin ürünlerinin sebep olduğu musibet kaaria budur.
Bu bir cehennemî infilak olayıdır ki, insanları serseme çe¬virip dehşet, korku ve bağrışmayla darmadağın eder. Bu, bi¬ze, bir atom bombasının veya atom başlıklı bir silahın tahri¬bini tanıtır gibidir.
Kaaria suresi, âdeta, böyle bir infilakın yayacağı dehşet ve paniği tablolaştırıyor.