Paylaş
Anavatanı Slovenya henüz Avrupa Birliği üyesi değil, Yugoslavya’nın dağılmasıyla bağımsızlığını yeni ilan etmiş ve demir perdenin izlerini silmeye çalışan bir ülkeydi.
Şansı yaver gitti. Hızla uluslararası ‘top model’ kategorisine zıplamakla kalmadı şehrin en hızlı çapkınlarından emlak kralı Donald Trump’ın son sevgilisi olarak New York sosyetesine de adımını attı. Bu arada Amerika’nın kendi alanında ‘olağanüstü yetenekli’ yabancılara verdiği ve ‘Einstein vizesi’ olarak anılan EB-1 vizesi üzerinden ‘yeşil kart’ kapmayı başarmıştı.
Melania’nın ABD devletinin genelde Nobel ödüllü bilim adamlarına, insanlık için önemli buluşlara imza atmış akademisyenlere ya da uluslararası şirketlerin üst düzey yöneticilerine verdiği bu kıymetli göçmen vizesini nasıl aldığını, o zamanki erkek arkadaşı o tarihten tam 16 yıl sonra Amerikan Başkanı olmasaydı muhtemelen kimse tartışmayacaktı.
Melania’nın 2006’da ‘Trump’ soyadıyla Amerikan vatandaşı olduktan sonra anne ve babasına kocasının başkanlık kampanyası sırasında bitireceğini ilan ettiği ‘zincir göçmenlik’ sayesinde ABD’de yasal oturum statüsü aldığı ortaya çıktı. Muhtemelen yakın zamanda vatandaşlık başvuruları da olumlu sonuçlanacaktır.
Bana kalsa, Knauss’ların Amerikan vatandaşı olmasının bir mahsuru yok. Yerleşik Amerikan basınının bu konudaki takıntısını biraz da eğlenerek izliyorum açıkçası. Ancak elbette tüm bu hikaye Melania Trump açısından çok ağır bir ahlaki yük ve duygusal olmalıydı. Oysa o, siyasi kariyerini kendisi gibilerin ‘Amerikan rüyası’ndan men edilmesine adayan bir başkanın karısı olarak mutlu taklidi yapmaya devam ediyor.
Kadınlara taciz ve hakareti hayatın olağan bir parçası olarak gören, Stormy Daniels skandalını rüşvetle örtbas etmeye çalıştığı ortaya çıkan bir kocanın her hareketiyle aslında kendisini aşağılıyor olmasını sineye çekmesinin arkasındaki psikoloji başlı başına bir yazıyı hak ediyor.
Ancak özel hayatındaki dram ne olursa olsun, Melania’nın kocasının hoyratlığı sayesinde ana babasından silahlı görevliler tarafından kopartılarak toplama kampı kılıklı göçmen merkezlerine tıkılan el kadar Güney Amerikalı çocukları ziyarete gidişinde giydiği ceketin bir izahı yok.
O haki trençkotun arkasındaki yazı olmasaydı, bugüne kadar dünyanın önde gelen tasarımcılarının pahalı parçalarını taşımasıyla meşhur Melania Trump’ın 39 dolarlık Zara marka bir ceket giymesini takdir dahi edebilirdik. Halbuki o artık kocasının kamuoyu baskısıyla bir kaç gün içinde vazgeçmek zorunda kaldığı ‘göçmen çocukları ailelerinden ayırma’ kararının izlerini hafifletmek için çıktığı imaj turunda seçtiği ceketin sırtındaki küstah mesajla tarihe geçen bir First Lady.
'Gerçekten umurumda değil, senin?'
12 bini aşkın çocuğun – ki aralarında emzirme çağındaki bebekler dahi var – maruz bırakıldığı travma gerçekten umurunda değilse kendisine acil şifalar dileriz. Başkanlık koltuğunu kişisel ihtirasları için kullanmakta olan eşinin öngörü ve planlamadan yoksun politikaları nedeniyle bir kısmı İngilizce ‘merhaba’ dahi diyemeyen o çocukların ailelerine nasıl kavuşturulacağına kafa patlatmasını da beklemiyoruz.
Soğuk Savaş döneminden kalma bir alışkanlıkla hala başkan için ‘özgür dünyanın lideri’ sıfatının kullanıldığı ABD’de Trump yönetiminin son bir hafta içinde attığı adımlar hak ve özgürlükler alanında Washington’ın dünyanın geri kalanına moral üstünlük taslamasını hepten imkansız hale getirdi. Trump yönetimi de zaten Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’ndan çekilerek böyle bir dertleri olmadığını teyit etmiş oldu. Trajikomik olan ise Trump yönetiminin ‘onlara haksızlık yapılıyor’ diye meşrulaştırmaya çalıştığı çekilme kararından İsraillerinin kendisinin memnun olmaması.
Dünya bir süredir demir yumrukla ülke yönetmeye hevesli, demokrasiyi içselleştiremeyen liderlerin çoğaldığı gergin bir gezegen halini almakta olsa da ABD içinde göçmenler üzerinden yaşanan son tartışma yine de güçlü bir sivil toplumun siyasette ne kadar hızla sonuç alabildiğini göstermesi açısından kayda değer.
Trump yönetiminin İç Güvenlik Bakanı Kirstjen Nielsen’ın başkent Washington’daki bir Meksika restoranında protestolar nedeniyle önündeki yemekten tek çatal dahi alamayışını dünya seyretti. Trump, başkanlık döneminin en büyük geri adımlarından birini atmak zorunda kaldı. Amerika’nın ilk göçmen First Lady’si ise adını tarihin yanlış tarafına kapkara harflerle yazdırdı.
Paylaş