Ligin kalbi cumartesi akşamı İnönü Stadı’nda atacak. Lider Fenerbahçe, Deivid’siz, Beşiktaş da Rüştü ve Bobo’suz sahaya çıkacak. Zirve mücadelesinin kızıştığı bir ortamda nasıl bir derbi bekliyorsunuz?
İKİ takımın şu anki konumları itibariyle çok önemli bir karşılaşma. G.Saray da İnönü’den çıkacak skoru merakla bekliyor. Beşiktaş-F.Bahçe derbisinde stresine hakim olan ve daha bilinçli davranan her türlü kazanır. Sakinliği elden bırakmayan ve rahat olan istediğini alır.
Fenerbahçe iki puan önde. Cumartesi akşamı sahaya çıktıklarında ellerinde böyle bir avantaj olacak. Beşiktaş’a yenilseler bile fazla sorun olmayacak. Önünde kalan 6 haftada bunu telafi şansı var. Beşiktaş açısından ise tablo öyle değil. Fenerbahçe’ye teslim olduklarında onlar için her şey bir anda bitebilir. Ancak, derbi maçlarda futbolcular yenilgiyi kabullenmez. Daha hırslı ve inançlı oynarlar. Tahminimce stresli, heyecanlı, zevk dolu bir maç olacak.
Deivid’in yokluğu önemli
Beşiktaş, hafta sonunda İstanbul BŞB’ye çarpıldı. Hesapta olmayan bir kayıp yaşadılar ve Rüştü ile Bobo’yu da kaybettiler. Fenerbahçe cephesinde de Deivid, komik bir kart gördü ve cezalı duruma düştü. Bobo’nun, Beşiktaş’ta yerini dolduracak arkadaşları var. Üstelik zaten kendisi de Holosko’nun gelişiyle yedek kulübesine mahkum olmuştu. Yokluğu siyah beyazlıları etkilemez. Deivid açısından bakıldığında ise F.Bahçe’nin bir tarafı eksik kalacak. Brezilyalı hem Aurelio’yu rahatlatıyordu hem de yeri geldiğinde Alex’in rolüne bürünüp oyun kuruculuk vasfını yerine getiriyordu.
Burada hakemin tutumu da çok önemli. Oyuncuları çileden çıkarmaması gerekiyor. Güç gösterisine ihtiyaç yok. Gereksiz kartlarla oyunun seyrini değiştirmemeli. Sahadaki futbolcular da önce kendi takım ve rakip arkadaşlarına saygılı olmalı. Bu birinci kural. Lüzumsuz sahtekarlıklarla, yere düştüklerinde kalkmayı bilmemekle yapacakları numaralarla çirkin görüntüler oluşturmamalılar.
Fenerbahçe son haftalarda değişik bir görüntü sergiliyor. Oynadığı maçların ilk yarısında hiç yok. İkinci yarıda oyunun tek hakimi. Bunda da Zico’nun rolü büyük. Kezman ileride tek başına kalıyor. Semih gibi bir golcüsü var onu ilk 11’de oynatmıyor ve takımı adeta sabote ediyor. Semih oyuna girdiğinde ise Fenerbahçe bir anda silkiniyor. Semih asla kenarda oturmaz. Çift santforla mücadele ettiğinde rakibin stoperleri senin sahana gelemiyor. Kenarlara açıldıklarında ise Alex’e büyük fırsat doğuyor. Ara toplarla etkili oluyor. Maldonado diye bir oyuncu aldırdı. Onu da kulübe mahkumu yaptı. Fenerbahçe’nin en çok ihtiyaç duyduğu kaliteli bir futbolcu. O da yedek bekliyor. Zico, Şilili’yi köreltmek için her yolu deniyor. Böyle bir rezalet olur mu? Zico hiç mi futbolcu psikolojisini bilmiyor? Ayıptır.
Kim bu Gordon
Beşiktaş, lig bitiyor henüz geri dörtlüsünü oturtamadı. Gordon diye bir futbolcu aldılar. Adamın tek bir faydası yok. Üstelik çok yavaş. Beşiktaş, oyuncu almak için oyuncu almış. Takıma fayda sağlasın diye değil. Hiç kimse sormadı mı "Kim bu Gordon" diye. Cisse, Fenerbahçe derbisinde forma giyerse orta sahada büyük bir açığı kapatır. Nobre ileride, Edu ve Lugano’yla güreşecek. Holosko ise boş alan bulursa etkili olur. Ama, Fenerbahçe savunması karşısında ne yapacağını maç günü göreceğiz. Her şeye rağmen, keyifli bir derbi bizi bekliyor.
24 saatte yorgunluk kalmaz
Önce Beşiktaş sonra da Chelsea ile karşılaşacak olan Fenerbahçe, ay yıldızlı takımlara 8 futbolcu veriyor. Milli maç yorgunluğu sarı lacivertlileri olumsuz etkiler mi?
ETKİLEMEMESİ lazım. Bu tip maratona artık futbolcumuz alışacak. Türkiye de bu rotaya girdi. Haftada iki maç oynayacaksın. Kendini psikolojik olarak yorgun görürsen, sahada bir şey yapamazsın. Kendini hazırlarsan, dinç ve diri hissedersen 24 saat bittiğinde sapasağlam olursun.
Tıp ıspat etmiş. İtalya’da oynadığım zamanlarda doktorumuzun söylediği buydu. Yorgunum diye kafana takmayacaksın. O zaman her maçı kıran kırana oynarsın. Kendimizi "yorgun" diye diye yorgun yapıyoruz. Futbolcunun işi oynamak. Bunun kontratı yok, "haftada şu kadar oynarım" diye.
Futbolcuyu geçtim. İdareci ve basın da bu konudan şikayet ediyor. Fenerbahçe, şu anda milli takımlara en fazla oyuncu veren takım konumunda. Bu dönem dönem diğer takımların da başına geliyor. Futbol artık böyle oynanıyor. İşin içine para girdiğinde ve büyük maddi imkanlar olduğu için de böyle olmak zorunda.
Kazanmayı biliyorlar
Galatasaray bütün aksiliklere rağmen hala zirve yarışının içinde ve fikstür avantajları da var. 7 haftada iki deplasmana gidecek olan sarı kırmızılıların artıları ve eksileri nedir?
VARINI yoğunu ortaya koyan bir G.Saray var sahada. İyi mi oynuyor? Hayır, mücadele ediyor. Becerili oyuncu eksikliği çekiyorlar, sahada işi çözemiyorlar. Denizlispor maçında topu çok az kullanan rakip vardı karşılarında. G.Saray’ın adından çekindiler ve çok kötü oynadılar.
Sarı kırmızılılar gol pozisyonu üretemiyor. Geriden şişiriyorlar. Soldan, sağdan ortalarla forvete top atıyorlar. Öyle bir golle galip geldi ki kendileri de inanamadı. Böyle bir gol ben ne gördüm ne duydum. Enteresan bir goldü. Galatasaray kazanmayı başardı. Son haftalarına girdiğimiz ligde de şu andan itibaren mühim olan bu.
Mehmet Topal hakediyor
Çalışan, mücadele eden bir takım var sahada ama Galatasaray keyif vermiyor. En önemlisi de güven. Futbolcular birbiriyle çok kopuk. Takım hüviyetinde değiller. Bir tek ayakta duran Mehmet Topal var. Bu sütunlardan onu her hafta övüyorum.
Fatih Terim de ondaki cevheri gördü ve A Milli Takım’a davet etti. Umarım bu kararı Galatasaray forması giydiği için değil, kapasitesi ve kalitesiyle ay yıldızlı takıma yakışacağı içindir.
Galatasaray, hocasız iyi gidiyor. Takım içinde bir huzursuzluk var. O huzursuzluk da ligin ilk yarısındaki Beşiktaş derbisi öncesi oluştu hala da devam ediyor. Hakan Şükür ve Lincoln’ün kadro dışı bırakılması bazı futbolcuları da etkiledi, Feldkamp’a ve özelikle de bu olayı sızdıran Ahmet Akcan’a karşı bir soğukluk var. Galatasaray böyle tatsız bir durumda her hafta sahaya çıkıyor. Her şeye karşın zirvedeler.
Adnan Polat, başkanlık koltuğuna oturdu. Orayı dolduracak bilgi birikimine sahip. Camiada fazla polemik olmaz ama rahat bırakırlarsa, Polat kulübüne fayda sağlar. Yönetimdeki bazı kişiler kendi reklamları için ön plana çıkmak için türlü oyunlara yönelirse o zaman da Polat için iyi olmaz.
Ricardinho kaybetti
İstanbul BŞB’ye çarpılarak büyük yara alan Beşiktaş’ta fatura Ricardinho’ya kesildi. Kadro dışı bırakılmasını doğru buluyor musunuz?
BEŞİKTAŞ’ın hesabını şaşırtan bir yenilgi oldu. Sonucunda da Ricardinho, kadro dışı bırakıldı. Olayın iç yüzünü en iyi Ertuğrul Sağlam ve yöneticiler bilir. Brezilyalı oyuncunun biletini kestiler. Zaten bir-kaç haftadır da oynamıyordu. Takımına oynamadan nasıl bir katkıda bulunacaktı o da ayrı bir sorun. Büyük umutlarla Türkiye’ye geldi. Hemen, Alex ile kıyaslanmaya başlandı. Bu da yeni moda oldu. Lincoln’de de böyle yaptılar. Herkes malını övmek için diğeriyle kıyaslıyor ve diğerini kötülüyor.
Ricardinho, sahada idare edip pek o kadar da galibiyetler üzerinde etkili olmayan, topu da istediği gibi kullanıp ölü noktalara atma becerisi gösteremeyen futbolcu görüntüsü verdi. Alex’in yanında esamesi okunmaz.
Ertuğrul Sağlam, takımına faydalı olmayacak oyuncuyu oynatmıyor. Ricardinho’dan da bir şey olmayacağını anladı önce yedek bıraktı ve sonunda da kadro dışı. Ricardinho’nun olmaması bir kayıp değil. Kaybeden bence sambacı. Böyle bir çiftliği bulmuşsun. Böyle helva gibi bir ligi de bulmuşsun. Dünyanın parasını kaldırıyorsun. Aptallığın büyüğünü o yaptı.