Paylaş
Bundan 18 yıl önce 1999 yazında, annem kaybolmadan bir süre önce Ajda Pekkan’ın konserine gitmeyi çok istedim. Annem beni Ajda Pekkan’ın açık hava hisar konserine götürdü.
Konser öncesi ünlü bir ses sanatçısı ile karşılaştım. Yanına gidip merhaba dedim, o sırada arkadaşı ile konuşuyordu. İmza istedim, bana bakmadan elimdeki kağıdı aldı, imzalayarak geri verdi. 14 yaşında bir çocuk olduğum için kendi kendime üzüldüm.
Annem de üzülme binlerce insan her gün yanlarına gidiyor, onlar da haklılar dedi. Ve şu an çocukluğumda böyle bir deneyim yaşadığım için yazar olduğum için benim yanıma gelen bütün okurlarıma çok özen gösteriyorum.
Ajda Pekkan’ı dinlemek gerçekten çok güzel bir deneyimdi. Konserde ön kısımlarda oturduğumuz için en önde Deniz Seki‘nin oturduğunu gördüm.
Deniz Seki’nin şarkılarını hep çok sevmişimdir. Ezbere söyle desen söyleyemem belki ama ne zaman duysam sözlerinin ötesinde, o büyüleyici güzellikteki sesi her daim beni etkilemiştir.
Bazen bazı şarkıları sözleri veya müzik için dinlersin, dinlenebilir olması için müziğe çok özen gösterilir, sözler etkileyici olmalıdır, düetler yapılır, müthiş tanıtımlar ve şarkıcıların fiziksel görüntüleri ön plana çıkartılmaya çalışılır.
Lakin Deniz Seki ‘nin bunların hiçbirine ihtiyacı yok. Elbette Deniz Seki’nin şarkı sözleri de çok güzel, bütün Türkiye’nin sevdiği çok sayıda şarkının altına imza atmış bir isim. Yalnız şöyle bir gerçek var ki benim için Deniz Seki her ne söylerse söylesin, müzik olmasa, bir görüntü olmasa, show olmasa da hiç bir şeye gerek kalmadan sadece onun şarkı söylemesi yeterli...
Deniz Seki şarkı söylemeye başladığı zaman adeta sözlerden bağımsız olarak bütün dünya duruyor ve o an adeta sesi ile insanların ruhuna, kalbine dokunarak şifalandırıyor.
Bazı seslerin insanları şifalandırabildiğine dair çok sayıda araştırma var. Eminim Deniz Seki’nin sesi de milyonlarca insanın kalbine dokunmuş ve ruhlarını şifalandırmıştır.
Geçen gün Deniz Seki’nin özgürlüğüne kavuşmasına şahit olmak için Bakırköy’deki ceza evine gittim. Deniz Seki’nin çıkmasını bekleyen kameralar, sayısız basın mensubu, hayranları, dostları ve ailesi bütün gün orada beklediler.
Öğlen 12’de çıkması beklenirken akşam 16:00’ya kadar sürdü çıkışı. Bu süreç içinde kuzenleri, arkadaşları, akrabaları ve Deniz Seki ile çalışan insanlar ile sohbet etme şansına ulaştım.
Onbir yaşımdan itibaren almaya başladığım kişisel gelişim eğitimlerinden dolayı insanların aslında söylediklerinin altında ne var veya aslında onlarda neler oluyor algılayabiliyorum.
Bütün bu insanlar ile konuştuğum zaman, var olan tek bir şey vardı, o da sevgi...
Hepsinin gözlerinden aynı cümle okunuyordu ‘Deniz çok iyi bir insan, onu çok seviyorum, o bir Melek’ ...
Hiç kimsenin gözlerinde, sözlerinde, hareketinde aksini görmedim ve hissetmedim.
Gel gelelim 14 yaşımda Ajda Pekkan’ın konserine gittiğim zamana, Deniz Seki ‘nin yanına 14 yaşında bir çocuk olarak gittim. ‘Merhaba Deniz Hanım dedim. Ve Deniz Seki beni görür görmez ayağa kalktı, elimi sıktı, bana çocuk muamelesi yapmadı ve bana saygı, sevgi içinde gözlerindeki o sevgi saçan ışıkla bakarak konuştu. O dönem İngiltere de okuduğum için ‘Ne zaman İngiltere’ye gelip, konser vereceksiniz?’ diye sordum. Deniz Hanım da insan bir kuş misali bir de bakmışsın gelirim. Siz yeter ki isteyin, ben de İngiltere’ye gelmeyi sizlerle orada olmayı çok isterim’ dedi. Kim derdi ki o sevgi dolu kuş bir gün kaderin ağlarını örmesi ile yıllarca uçamayacak!
Ve o ışık dolu Zümrüdü Anka kuşu Bakırköydeki kadın ceza evinin kapısından çıktı. Hiç bir zaman kül olmadığı için küllerinden yeniden doğdu demeyeceğim çünkü o hep ışık saçmaya devam etti.
Yakınları ile yaptığım konuşma esnasında kendisini hapishanede ziyarete gittikleri zaman, cam arkasından onlarla konuşacak olmasına rağmen, her birisi için özel olarak hazırlanır ve onları sevgi ile karşılarmış. Gidenler onu değil, o gelenleri teselli edermiş ve ayrılma vakti geldiği zaman ‘lütfen sen ilk git, gidişini seyretmek istiyorum’ der onları bir misafir gibi yolcularmış.
Zümrüdü Anka kuşunun Bakırköy kadın ceza evinin kapısından çıkması ile bütün kameralar ve basın adeta üstüne atladı bir anda etraf toz duman oldu, etrafını sardılar. Zümrüdü Anka kuşu Deniz Seki sevgi ile bakmaya devam etti. Konuşmasını ayakta duramayacak şekilde olan itiş kakışın içinde bile yaptı ve arabasına binip bir ağacın tepesindeki yuvasına gidercesine annesinin yanına gitti...
Annesi ile kavuşma anı kim bilir ne kadar özel bir andır...
Şu hayatta hiç bir insan mükemmel değil, bütün dinler ve öğretiler insanları yargılamamayı, sevmeyi ve iyiliğe güzelliğe yönlendirmeyi öğretiyor. Müslümanlıkta 40 yıl yanlışlar yapsan bile tövbe edersen af olunur deniyor.
Hiçbirimizin başkalarını yargılamaya hakkımız yok. Eğer çok yargılarsak yargılayanlar birgün kendilerini yargıladıkları durumda bulabilirler. Ve o gün Deniz Seki kadar erdemli ve sevgi dolu değilseniz, yaşam bir cehenneme dönüşebilir. O yüzden bu Ramazan ayında hoşgörüyü kendimize temel almalı ve gerçekte hepimizin bu bedenler değil, sonsuz birer ruh olduğumuzun farkındalığında, herşeyin bizim ruhsal, zihinsel ve kalben gelişimimiz için hazırlanmış olduğunu görmeliyiz.
Yaşamın içindeki hiç bir şey boşuna değildir. Her şeyin bir amacı her şeyin bir nedeni var. Yeter ki onları görebilelim.
Deniz Seki artık senin uçma vaktin geldi, o sevginin ışığını yansıtan, şifalı sesini herkese duyur. Diyar diyar gez ve milyonlarca hatta milyarlarca insana sevginle, ışığın ve mutluluğunla örnek ol... Karanlığın içindeki insanlar senin sesini duysunlar ve senin sesinle ışığa yönelsinler. Onları sevgiye, mutluluğa çağır...
Deniz Seki İyi ki Varsın... Senden çok şey öğrendim ve öğreniyorum...
Sevginin kaynağının gücü sizinle onu kalbinize çağırın ve onun gücüyle kalbinizden dünyaya bakın...
Sizi seven bir Can...
Paylaş