Haftanın kitapları

Haberin Devamı

UYKU GİRMEZ GÖZLERİME

Normal şartlarda uykusuzluk, kişinin uyumak ya da uykusunu sürdürmek istediğinde ya da bunu yapması gerektiğinde, süreklilik gösterecek şekilde bunu yapamaması olarak tanımlanıyor. Tarihin ilk “uykusuz” kahramanı elbette Gılgamış’tan başkası değil. Gılgamış, kendini ölümsüz sandığında uykusuzluğa dayanabiliyordu örneğin. Haruki Murakami ‘Uyku’ adlı anlatısında tam on yedi gündür uyuyamayan kadın kahramanıyla yeni bir “uykusuzluk” destanı yazıyor adeta. Bir gün yatağa uzandığında tıpkı, gençlik döneminde bir ara olduğu gibi uyuyamadığını fark eden kahramanımız, uyku/uykusuzluk üzerine uzun uzun düşünmeye başlar. Adeta uykuları çalınmış gibidir! Bir noktadan sonra elinde tüm bir gece olan anlatıcımız, bir yandan bütün hayatının muhasebesini yapmaya başlar, diğer yandan tıpkı eski günlerdeki gibi okumaya verir kendini. En çok da ‘Anna Karenina’da bulacaktır huzuru! Yunan mitolojisinde “uykusuzluk” ve gece olan olaylar Tanrıların bile müdahale edemediği bir durum olarak ele alınır. Haruki Murakami ‘Uyku’ adlı anlatısında Yunan mitolojisine selam ederek “geceye saygı” şiiri yazıyor. Kat Menschik’in rüya gibi desenleriyle zenginleşen kitap, Hüseyin Can Erkin’in Japonca aslında çevirisiyle Doğan Kitap tarafından yayımlandı.

Haftanın kitapları

Haberin Devamı

REBUS JÜBİLE YAPIYOR

İskoç yazar Ian Rankin’in polisiye hayatımıza kazandırdığı en nev’i şahsına münhasır polis John Rebus’ın “resmi” olarak emekliye ayrıldığı macera ‘Veda Müziği’. Yine Dilek Şendil tarafından çevirilip YKY etiketiyle okurla buluşan önceki kitap ‘Ölüleri Anmak’ta Rebus’ın emeklilik için gün saydığını hatırlayacaktır dikkatli okurlar. Hatta YKY tarafından yayımlanan ilk Rankin kitabı ‘Başkasının Mezarı’nda Rebus 5 yıldır emekli olsa da rafa kaldırılmış bir dosyanın peşine düşmekten kendini alamaz. İşte o efsanevi polisin emeklilikten önceki son meselesi yer alıyor ‘Veda Müziği’nde. İşin polisiye tarafını bir kenara bırakırsak, Rankin, Rebus aracılığıyla Britanya’daki kentsel dönüşüm ve “rant”, “mafya” müesseselerini hikâye ediyor. ‘Veda Müziği’ Rebus’ın mesleğe vedası olduğu kadar, İngiltere’de geride kalan yıllara da bir veda aslında. Romanın orijinal ismi ‘Exit Müzik’ bir Radiohead şarkısı. Yani İngiltere’de cinayetler işleyen Rus mafyasının hikâye edildiği romanda sağlam bir fon müziğiniz var... Anlı şanlı Rebus’a da böyle bir jübile yakışırdı zaten.

Haberin Devamı

FELSEFE EĞLENCELİDİR

Sokrates’ten günümüze gelene kadar, bilhassa Batı tarihinde yüzlerce filozof sayarız. Buraya kadar her şey normal. Ancak biraz müfredatın etkisi, biraz da felsefeyle toplumsal olarak aramızın iyi olmaması yüzünden, felsefeye sıkıcı bir alanmış gibi bakar birçokları. Filozoflar somurtuk, söyledikleri sözler çok kafa karıştırıcı gelir. Oysa değil. Neticede onlar da birer insan ve onlar da böyle şeylerden sıkılırlardı muhtemelen. Olivier Dhilly ‘Diyojen’in Fıçısı ve Diğer Felsefe Öyküleri’nde Antik dönem filozoflarından Modern zamanların filozoflarına kadar, felsefe tarihinin en önemli yaklaşımlarını, kuramlarını, teoremlerini, tezlerini ve onların karşıt görüşlerini hikâyeleriyle birlikte anlatıyor. Thales’in kuyusuna giriyoruz önce, Platon’un mağarasından çıkıyoruz hemen. Wittgenstein’ın maşasına, Nietzsche’nin çekicine ve nihayet Derrida’nın yapısökümüne kadar geliyoruz. Dhilly sakin sakin anlatıyor bütün felsefe tarihini. Kitap, İsmail Yerguz’un çevirisiyle, Say Yayınları’nın ‘Herkes İçin Felsefe’ serisinden yayımlandı.

KERBELÂ’YA DAİR HER ŞEY

Yıllarca farklı ulusal gazetelerde görev alan Kenan Akın’ın kaleme aldığı 12’nci kitabı ‘Kerbelâ Ey Kerbelâ’. Kitabı ayrıca Akın’ın kendi imkânlarıyla yayımladığını belirtmek gerek. Akın’ın 14 asırlık hadisenin dünden bugüne seyrini, eksiksiz aktardığını göreceksiniz. Bizzat birkaç kere Kerbelâ olaylarının yaşandığı ve sonra Aşûra Günü’nde Şiîlerin yas törenlerinin düzenlendiği bölgeye gitmiş Kenan Akın. Bu sayede, bölgede mezhep kökenli yaşananların da tanığı olarak, tüm gelişmeleri kronolojik biçimde aktarıyor kitabında. Hicri takvime göre 10 Muharrem 61 senesinde yaşanan ve etkisi, doğal olarak izleri bugüne kadar süren hadisenin tarihsel, politik, sosyal, yerel ve küresel hikâyesini aktarıyor. Yazar kitapta sadece kendi tanıklıkları, gözlemlerini değil başka yazar ve araştırmacıların söyleyip yazdıklarını da paylaşıyor. Bilhassa Kerbelâ meselesine dair kaynak arayanlar için, zengin bir kitap...

Haberin Devamı

BİR YAZI ŞÖLENİ

Geleneksel ve sıkı bir dinî eğitimin yanında akademide felsefe eğitimi alan Cioran’ın tam bir “inanç krizi” dönemi başyapıtı ‘Gözyaşları ve Azizler’. Ordotoks ve genel anlamda Hıristiyan öğretinin bütün unsurlarını, azizlik müessesesini ve en önemlisi insanlık durumunu hallaç gibi silkeliyor. Dini en yücelttiğini sandığınız bölümde aslında keskin bir alay cümlesi kuruyor. “Bir gün azizlerin gözyaşlarında parlayabilecek kadar saf ve temiz olacak mıyım?” diye sormadan önce “Bir azizenin günah olan öpücüğüne karşılık, Tanrı’nın bir lütfu olarak kabul ederim vebayı,” sözüyle aslında tercihini çoktan yaptığını gösteriyor. Ölümü doğru anlayan insanın “yaşamı” bütün zorluklarıyla nasıl kutsaması gerektiğini anlatıyor. Din, tanrı, azizlik, ölüm, ölümsüzlük gibi olgular kadar “müzik” üzerine de konuşuyor Cioran. Zaten kitabın en önemli özelliği içindeki müzik. “Müzik, Tanrı karşısında cesaret verdi bana,” diyen Cioran, kitap boyunca Batı müziğini felsefi açıdan ele alıyor usulca. Kitabın yayın biçiminden de kısaca söz etmek gerek. Cioran’ın sözlerinden önce, kitabı bizzat yazarıyla beraber Fransızcaya çeviren Sanda Stolajan’ın önsözü hem kitabı hem de Cioran’ı eksiksiz izah ediyor. ‘Gözyaşları ve Azizler’ önce Rumence sonra birtakım değişikliklerle Fransızca olarak yayımlanmış. Fransızca bölümün sonuna, 1937’de kaleme alınan Rumence ilk metinden seçilmiş bölümleri de ilave eden Jaguar Kitap, bu sayede Cioran’ın kendi değişimine tanıklık etmemizi sağlıyor. Cioran’ın Fransızcadaki ilk kitabı İsmail Yerguz’un çevirisyle Türkçede.

Yazarın Tüm Yazıları