Paylaş
Birkaç gündür New York'ta iki partinin bazı yetkilileri ile görüşme ve seçimleri takip etme fırsatım oldu. Demokrat Parti'de, kendi evi olan New York'ta ön seçimleri kazanan Clinton'un zaferi sürpriz olmadı. Zaten kamuoyu yoklamalarında Sanders'ın önünde gitmekteydi. Clinton'un eski New York Senatörü olması bu zaferi zaten kendisi için kaçınılmaz kılıyordu.
Asıl düello şüphesiz ki Cumhuriyetçiler tarafında oldu. Cumhuriyetçi Parti yönetimi, seçim sürecinin çok önemli bir kısmında ön seçimlerde Donald Trump karşısında bir aday için uzlaşma sağlayamadı. Ted Cruz'a parti yönetiminin çok sıcak bakmaması, Marco Rubio ismini öne çıkardı. Ancak Rubio'nun senatörü olduğu Florida'yı kaybetmesi yarıştan çekilmesine neden oldu. Kasich'i bir kenara koyarsak, Trump karşıtı Cumhuriyetçi seçmen, geç de olsa, büyük ölçüde Ted Cruz'un etrafında toplanmaya başladı. Bu toparlanma Ted Cruz'un ivmesini artırmasını ve Trump'a karşı aradaki delege farkını kapatmasını sağladı. Bu yükselen ivme New York seçimleri öncesi delege dağılımını Trump için 756, Cruz için 559 ve Kasich için 144 olarak şekillendirmişti. Ön seçimlerde sona yaklaştıkça, kalan eyaletlerdeki seçim sistemleri gereği delege dağılımı oy oranından ziyade kazanan adayın delegelerin tamamını aldığı bir noktaya gelmektedir. Bu nedenle seçimlerin sonuna doğru bilhassa New York, California, Pensilvania, New Jersey ve Indiana gibi eyaletlerin önemi giderek artmaktadır.
Cruz'un yakaladığı ivmeye bakıldığında New York ve California'yı alması onu Trump'a çok yaklaştırabilirdi. Hatta bu yakalanacak ivmeyle Cruz'un kongre öncesi Trump'ı geçme şansı da belirebilirdi. Ancak Trump yaklaşık bir aydır kamuoyu yoklamalarında tüm rakiplerine göre hem New York hem de California'da önde seyrediyordu. Nitekim dünkü neticeler Trump'ın New York'u almasıyla, Cruz'un kazandığı ve kısa süren ivmeyi sonlandırdı.Trump ise kendi evinde 95 delegenin 89 tanesini alarak büyük bir avantaj sağladı.
Bundan sonra ne olur? Asıl soru bu.
Trump New York'ta yakaladığı avantaj sonrası delege sayısını ciddi oranda arttırdı. Bugünkü hesaplara göre ön seçimlerde geriye kalan on altı eyaletin California, Indiana, Pennsylvania, New Jersey, Maryland ve Washington State gibi büyük delege taşıyan altı eyaleti alması halinde Trump kongre öncesi neredeyse başkan adaylığını garantilemiş olacak. Kamuoyu yoklamalarına baktığımızda başta bu altı eyalet olmak üzere delege sayısı daha az olan diğer eyaletlerde Trump'ın önde gittiğini görmek mümkün. Öte yandan Cruz'un kongre öncesi başkan adaylığını garantileyebilmesi için neredeyse geriye kalan on altı eyaleti kayıpsız bir şekilde alıp Trump'a kazandığı eyaletlerde bir delege bile kaptırmaması gerek. Bu ihtimal artık neredeyse imkansız durumda. Şu ana kadar Trump'ın adaylığı konusunda büyük çekinceye sahip olan Cumhuriyetçi Parti yönetimi bu saatten sonra pek de fazla bir opsiyona sahip durumda değil.
Eğer kongreye kadar herhangi bir aday gerekli sayıya ulaşamamış olsaydı, o zaman farklı formüller devreye girebilirdi. Ama New York sonrası artık her şey Trump için daha kolay olacak. Bu durumda Cumhuriyetçi Parti yönetimi Trump'ın Cumhuriyetçi Parti adayı olmasına nasıl bakar? Mühim olan konu bu.
Trump ve söylemleri bugünün değil son yirmi yılın değişimini ve ABD seçmen davranışındaki popülist eğilimin geldiği noktayı gösteriyor. Neticenin ne olacağından ziyade, artık Trump'ın söylemlerinin genel seçimlerdeki karşılığının görülmesi açısından Trump'ın adaylığına herkes rezervini kaldırabilir. Aksi halde parti yönetiminin çok da arzu etmediği bu görüş -engellenmeye çalışıldığı taktirde- büyüyerek ABD siyasetinde kalıcı bir yer teşkil eder.
Paylaş