Paylaş
Düşünün ki, doğru uygulanan bir başkanlık sisteminde meclis ile devlet başkanını, diğer bir deyişle yürütme ile yasamayı birbirinden tamamen ayırdınız. Böyle bir durumda, meclis oluşumu yürütmeden ayrı bir şekilde hayata geçeceği için bu aşamada sağlanabilecek en önemli unsurlardan biri meclisteki temsil kabiliyetinin barajsız bir şekilde had safhaya çıkartılabilmesidir. Bugün TBMM’de dört partiye oy veren seçmen, bu partilere gerçekten fikirlerine en yakın parti olduğu için mi, yoksa fikirlerini yansıtan ve meclise girme ihtimali olan en yakın parti oldukları için mi oy veriyor?
Düşünelim ki bugün %10 barajı ortadan kalksın. Bırakın dördü belki on belki yirmi farklı parti hatta bir çok bağımsız aday mecliste yerini almaya başlar. Bu noktada temsil had safhaya çıkmış olmakla beraber, yürütmenin meclis içinden çıktığı parlamenter sistemlerde hükümet kurulması neredeyse imkansız hale gelir. Ancak, başkanlık sistemi gibi yürütmenin tamamen ayrı seçildiği, yasamanın ise yürütmeyi sadece dengeleyip denetlediği bir sistemde, mecliste birbirinden farklı görüşlerin olması hükümet kurmayı engellemeyeceği için herhangi bir sıkıntı oluşturmaz, hatta temsili de arttırır.
Bu noktada, hükümet kurma istikrarının olumsuz bir etkisi olarak meclisteki farklı temsillerin olmadığını görmekteyiz. Ancak yine de çok önemli bir istikrar sorunu bu sistemde de devlet yönetiminin karşısına çıkacaktır. Ortaya çıkan bir sürü değişik düşünce ve fikir; yürütmeyi dengeleme ve denetleme noktasında bazen ülkeyi katı tutum ve siyasi kilitlenmeler üzerinden büyük bir kaosa ve istikrarsızlığa sevk edebilir. Kısacası, başkanlık sisteminde bile barajın sıfıra inmesi, herkesin meclise girebilmesi hükümet kurma noktasında zorluk çıkarmamakla beraber kanun yapma ve denetleme noktasında ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyebilir. İşte bu noktada, bu sistem başta ABD olmak üzere, bir çok ülkede nasıl çözüme kavuşturulmuştur? Bunun en önemli çözüm noktalarından biri, dar bölge seçim sistemidir.
İstanbul’u örnek alalım. Sadece 1. Bölge’de otuzbir milletvekili vardır. Burada oy veren halk bugün kaç tane vekilini ciddi anlamda biliyordur? Oysa ki 1. Bölge’deki otuzbir vekilin daha dar bölgelerde sadece tek aday olarak çıktığı bir sistem düşünün. Bölgeler daraltılmış, her parti ya da bağımsız aday o dar bölgelerden sadece bir aday çıkarabiliyor. Neticede de o bölgeyi temsil eden sadece bir vekil meclise girebiliyor.
Çok açık ve net söylemek lazım, mevcut sistemimizde milletvekili seçmiyoruz. Genel Merkezler tarafından seçim günü sıralaması yapılmış bir şekilde önümüze koyulan listeleri partiye yakınlık doğrultusunda onaylıyoruz. O parti, aldığı oy oranı doğrultusunda sıralamasında ön sıraya koyduğu adayları vekil yapıyor. Maksimum bir bölgeden beş milletvekili çıkarma gücüne sahip bir partinin o parti tarafından dokuzuncu sıraya yazılmış bir adayı, vatandaşın oyu ile vekil çıkarma şansı yok. Oysa ki, dar bölgede verdiğiniz her oy direk adayı meclise gönderecek bir büyük oy anlamına geliyor. Seçmenin oyu, vekilini seçmede daha değerli bir noktaya geliyor. Doğal olarak da, bu sistemde seçilen vekilin tekrar o koltukta oturabilmek için en büyük derdi Genel Merkez tarafından uygun görülecek iyi bir sıralamada olmaktan ziyade onu o bölgede seçen halkın desteğini baki kılmaktan geçiyor.
İşte bu yüzden de bu şekilde oluşmuş bir meclisin siyasi inatlar doğrultusunda yürütmeyle yasamanın birbirini kilitlemesine çok da müsaade edilmiyor. Çünkü, seçilen vekil görevinin sonunda gerçekten halka hesap vermekle mükellef olduğu için; meclis içerisindeki bütün tutumunu ona göre ayarlamak mecburiyetinde ve bu vebali bir dahaki döneme kadar sırtında taşıyıp, hesabı halka vermek zorunluluğunda kalıyor. Partilerin Genel Merkez sultası kırılıyor. Vekiller partilerin üst yönetimlerinin tayini ile iyi bir sıraya konularak değil, tamamen bölgelerindeki halkla olan diyaloglarının gücü ve ağırlığına göre seçiliyor. Bir ilde yaşanan sorunlar ve o seçmenin talepleri daha da lokal bir hal alıyor ve her bireyin sesi meclise taşınıyor.
Dar bölgeyle ilgili gerek sistemsel gerek işlevsel anlatılabilecek onlarca şey var. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim kuvvetler ayrılığı ve denge denetim sistemi gibi dar bölge seçim sistemi de tam kapsamlı bir başkanlık sisteminin olmazsa olmazıdır. Dar bölge seçim sistemi ihmal edilerek uygulanacak bir başkanlık sisteminde tam kapsamlı bir başkanlık sisteminden bahsetmemiz mümkün olmaz.
Paylaş