Bayramda düzelen hava tekrar bozmaya başlıyor. Yoldakilere, aman dikkat diyoruz. Çünkü aşırı yağışlar yeniden geliyor. Bugün batı bölgelerde yerel yağışlar var. Ancak aşırı yağışlar pazar günü başlıyor. Hem su baskınlarına, hatta sele karşı dikkat diyoruz, hem de yolda olacakları uyarıyoruz.
Eğer yolunuzun üzerinde batı bölgeler olacaksa mümkün mertebe dönüşünüzü pazara bırakmamanızda fayda var diyoruz. Aşırı yağışlar özellikle Marmara, Ege ve Karadeniz’de görülüyor. Yağış yüksek ihtimalle pazartesiye kalmıyor.
Ülkemizde dört mevsim bir arada yaşanıyor. ’Dört mevsim bir arada yaşanıyor’ cümlesi esasında geleceği planlamak adına ciddi bir mesaj veriyormuş ama ya biz anlamamışız ya da önemsememişiz. Küresel iklim değişikliği 20. yüzyılın ortalarından beri biliniyor. Başlangıcı sanayi devrimine dayanıyor ama atmosferin bizim anlayacağımız refleksi vermesi 50-60 yılı buluyor. Yani 1960’lardan bu yana dünya yaklaşan değişimi görüyor, biliyor ve konuşuyor.
Memleketimizin dört mevsimi bir arada yaşayan eşsiz bir iklime sahip olduğunu konuşuyoruz. Bir ülkede dört mevsimin bir arada yaşanması, iklim değişikliğiyle birlikte sorunların da farklılaşması, her bölge için ayrı politikaların üretilmesi, yerel gelecek planlamalarının yapılması gerektiği anlamına geliyor. Tabii benim istediğim iklimsel gelecek planlamasının sorunlar dibe vurmadan, krize dönüşmeden harekete kalkışılmayan bir ülkede lüks olduğunun farkındayım.
Uzunca bir süredir kuraklığa bağlı olarak tarım problemi yaşıyoruz. Baraj doluluk oranlarının hatırı sayılır yükselişinin ardından bir değişim var mı, diye İSKİ’nin sayfasına bakıyordum, şunu gördüm; İstanbul’daki barajların ilk 7 ay için doluluk oranları son 12 yılın 6 yılında, 50 yıllık ortalamanın üzerindeymiş, 2 yıl ortalama sınırlarda, 4 yıl da ortalamanın altındaymış. Yani baraj doluluk oranları 50 yıllık ortalamanın altında kalan yalnızca 4 yıl varmış. Buradan anlıyoruz ki, bizim aslında temel sorunumuz suyumuzun azalması değil.
İklimsel değişime karşı yapacak pek bir şey yok; değişimi hızlandıracak müdahaleleri ortadan kaldırmak dışında iki problemimiz var. Gelecek planlaması ve tarımsal planlama yapamıyoruz. Bir yıl bir ürünün mahsulünde patlama var, ancak fiyatlar düşüyor, ürünler dökülüyor, üretici de tüketici de perişan. Mahsul az oluyor, fiyatlar fırlıyor, insanlar ürünü alamıyor, yine üretici de tüketici de perişan. Bir yıl bir üründe fiyatlar yükseliyor, küçük bir grup para kazanıyor, ertesi yıl herkes aynı ürünü ekiyor, yine perişan oluyorlar.