Paylaş
Geçen yıl yayınlanan içinde Türkiye’nin de bulunduğu Dünya Obezite Federasyonu Raporu; 2035 yılında yetişkinlerin yarıdan fazlasının obez olabileceğini duyurdu. Bu oldukça korkutucu bir rakam. Rapor obezitenin 2035 yılında 4 milyardan fazla insanı etkileyeceğini belirterek bundan en hızlı etkilenen grubun ise çocuklar olduğunu söyledi. Tam da bu noktada son dönemlerde adından oldukça söz edilen obezite cerrahileri, kilo verme sürecine alternatif bir pencere mi açtı acaba?
Obezite cerrahilerine talebin son dönemlerde artması obezite vakalarının da arttığını düşündürmesinin yanında ‘acaba bu talebin asıl sebebi hızlı kilo verme isteği mi?’ sorusunu da akıllara getiriyor. Şu an bu yazıyı okuyanlar arasında kolay yol olarak obezite ameliyatlarını düşünenleriniz var ise kararlarının doğru olup olmadığını tekrar düşünmelerini istiyorum. Çünkü bu işlemler neticede cerrahi bir operasyon olduğundan dolayı işlem sonrasında da özel bir beslenme programı uygulamak gereklidir. Kilo vermenin en sağlıklı yolu diyetisyen tarafından kişiye özel planlanmış bir beslenme programının yanında size uygun egzersiz ve spor ile kilo vermenizdir. Ancak kilo verme sürecinize engel metabolik hastalıklarınız veya endokrin bozukluklarınız mevcutsa bunların tedavisini operasyondan önceki dönemde görmelisiniz. Sonrasında BKI değeriniz obezite cerrahisi kriterlerini karşılıyor; doktorunuz da size bu operasyonları öneriyor ise pek tabii bu cerrahi işlemlerden fayda görebilirsiniz. Ancak tekrar altını çiziyorum obeziteye çözümün kolay yolu olarak değil, obezitenin bir tedavi yöntemi olarak cerrahi işlemleri tercih etmelisiniz. Obezite cerrahisi, kilo kaybı için diyet, egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi yöntemlerle başarılı olamayan veya bu yöntemleri sürdürmekte zorlanan kişilere yardımcı olmak için kullanılır. Bu işlemler günümüzde obezitenin tedavisinde sık başvurulan alternatif bir seçenek haline gelmiştir. Ancak şunu belirtmek isterim ki kişi yaşam tarzı değişikliği yapmadığı sürece, cerrahi işlemlerden mucize beklemekte gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır.
Bu işlemler; mide bandı, gastric bypass, mide botoksu, mide balonu ve en çok bilinen tüp mide ameliyatıdır. Tüp mide denmesinin sebebi ise midenin büyük bölümünün alınması sonucunda yeni halinin gerçekten de ince uzun bir tüpü anımsatması. Operasyonda mideden alınan kısım açlık hormonu salgısının yoğun salgılandığı bölgedir ve bireyler bu sayede, operasyon sonrası açlık hissi oluşmadan kolay kilo verebilmektedir. Ancak operasyon sonrası eski beslenme alışkanlıklarına dönmemek ve mutlaka diyetisyen, doktor gözetiminde ilk 6 ayı sıkı takipli geçirmek önemlidir. Bu operasyonu geçirmiş bireylerin dikkat etmesi gereken 4 büyük önemli nokta vardır; küçük lokmalar ve porsiyonlar halinde beslenmek, yeterli sıvıyı ve uygun vitamin takviyelerini kullanmak, gaz sancı şikayetlerinin minimum seviyede olması için mutlaka yürüyüş yapmak ve son olarak kas kaybını en alt seviyede yaşanması için diyetisyen tarafından planlanmış proteinli ve dengeli bir beslenme planı ile bu süreci en sağlıklı şekilde tamamlamak. Bu süreçte size uygun beslenme modeli ve medikal tedaviler doktorunuz ve diyetisyeniniz tarafından belirlenmektedir ve aynı zamanda süreç boyunca en yakın arkadaşınız olmaktadır.
Obezite tüm hastalıkların öncüsüdür. Henüz şeker, kalp ve tansiyon rahatsızlıklarından tanı almamış olsanız bile kilo artışınız devam ettiği sürece bu rahatsızlıklara ve pek çoğuna yakalanma oranınız artacaktır. Bu sebeple fazla kilonuzdan kurtulmak ve size en uygun zayıflama yöntemini belirlemekte geç kalmayın..
Paylaş