Yeni varyantlara karşı hazırlıklı olun

Hava sıcaklıklarındaki ani değişimlerle birlikte üst solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığında da artışlar başladı. Bunların yanı sıra hâlâ etkisini sürdüren COVID-19’un yeni varyantlarının birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de ortaya çıkması, toplumda endişe yarattı. Endişelenmekte de aslında oldukça haklıyız. Çünkü, Eris ve Pirola olarak adlandırılan bu iki yeni varyant, eskilerine göre bulaşma konusunda çok daha becerikli görünüyor. Maalesef ki COVID-19 hâlâ grip gibi bir mevsimsel hastalığa dönüşmedi ve eylül ayı itibarıyla da yeni bir dalgaya girmiş durumdayız. Okulların açılmasıyla birlikte çocukların kalabalık ortamlarda daha fazla zaman geçirmesi, bu hastalıkların yayılmasını da kolaylaştırıyor. Bu iki varyantla ilgili mevcut verilere baktığımızda ise birçok ülkede son 3 ayda hastane yatış oranlarının yükseldiğini ve virüsün hızlı bir şekilde yayılmaya başladığını görebiliyoruz.

RİSKLİ GRUPLAR İÇİN TEHLİKE DEVAM EDİYOR

Elimizdeki veriler, her iki varyantın ağır seyretmediğini ve endişe verecek kadar tehlikeli olmadığını gösteriyor. Ancak uzmanlar, her ne kadar yeni varyantlar nedeniyle kapanma ya da maske zorunluluğunun geri gelmesinin söz konusu olmadığını vurgulasa da risk grubundaki kişiler için ölümcül olabildiği uyarısını da sürekli gündeme getiriyorlar. Bu nedenle özellikle 65 yaş üstü bireylerin, kronik rahatsızlığı olanların, bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerin, KOAH ve şeker hastaları ile obezlerin kapalı ve kalabalık ortamlarda fazla bulunmamalarını ve hatta mümkünse maske kullanarak, korunma konusunda tedbirlerini arttırmalarını öneriyorum.

ERİS VE PİROLA VARYANTLARININ BELİRTİLERİ GRİBE BENZİYOR

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ‘izlenmesi gereken varyant’ olarak tanımlanan Eris varyantı, ishal, boğaz ağrısı, öksürük, ateş, tat-duyu kaybı, ses kısıklığı, baş ağrısı, nefes darlığı, burun akıntısı ve halsizlik gibi üst solunum yolu şikâyetleriyle kendini gösteriyor. Pirola varyantının belirtileri arasında ise boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırma, balgamlı veya balgamsız öksürük, baş ağrısı, ses kısıklığı, kas ağrısı ve koku duyusunda değişiklikler yer alıyor. Her iki varyantın semptomları influenza ve grip ile örtüştüğü için test yaptırmayan kişiler tarafından hastalık çok daha hızlı yayılabiliyor. Peki, yeni varyantlardan ve üst solunum yolu hastalıklarından korunmak için neler yapmalıyız? Nasıl tedbir alacağız?

MASKE, HİJYEN, MESAFE GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

COVID-19’un bu iki yeni varyantından ve üst solunum yolu hastalıklarından korunmak için kalabalık ortamlarda maske takmak, kişisel hijyene dikkat etmek ve mümkün olduğunca hasta olan kişilerle temastan kaçınmak hastalığa yakalanma riskinizi düşürmek için alınması gereken önemli tedbirlerdir. Ancak hastalıklarla mücadelemizde bizlerin en önemli silahı güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmaktır. Bu nedenle özellikle önümüzdeki aylarda sağlıklı ve dengeli beslenmeli, bağışıklık sisteminizi güçlendirecek besinleri sofralarınızdan eksik etmemeniz gerekir.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMENİN LEZZETLİ YOLU

Her zaman dile getirdiğim gibi bağışıklık sistemini güçlendirmenin en kolay ve lezzetli yolu, mevsiminde sebze ve meyve tüketmektir. Mesela tam bir antioksidan kaynağı olan ve içeriğinde A, C, E, K vitamini bulunduran kabak, Omega-3, demir ile magnezyum yönünden de güçlü bir besindir. Protein yönünden zengin bir besin olan mantar ile önemli bir C vitamini kaynağı olan brokoli de bağışıklık sisteminin güçlenmesine destek olur. Kırmızı ya da yeşil biber, en zengin C vitamini kaynağıdır. Acı biber ise çok daha faydalıdır. Yapraklı marul, pazı, ıspanak, tere, roka gibi yeşil yapraklı sebzeler de C vitamini bakımından zengindir. Ancak bunları mutlaka çiğ ve keserek tüketmeniz gerekiyor. Blenderdan geçirip, posalı halde içmek de fayda sağlar. Brokoli ve karnabahar da çok yararlıdır ve tam da mevsimidir. Bu iki sebzeyi de yine taze ve çiğ olarak tüketmenizi öneririm.

HAFTADA İKİ GÜN BALIK TÜKETİN

Eylül ayıyla birlikte balık mevsimi de başladı. Güçlü bir bağışıklık sistemi için haftada 2 gün balık tüketmek önemlidir. Balıklarda Omega-3’ün yanı sıra A, E ve K vitaminleri fazlaca bulunur ve bu vitaminler, bağışıklığımızı güçlendirmemizde oldukça fayda sağlar. Bu nedenle mutlaka beslenme listenize balığı eklemenizi öneririm.

ŞİFA KAYNAĞI BAHARATLAR: ZENCEFİL VE ZERDEÇAL

Yemeklerimize lezzet katmalarının ötesinde faydaları olan zencefil ve zerdeçalı mutfaklarımızdan hiç eksik etmemiz gerekiyor. Çünkü bu iki baharat, iyi birer antioksidan kaynağıdır. Özellikle iltihap önleyici özelliğe sahip olan zerdeçal, bakterilere karşı savaşır ve hücrelerimizi korur. Zerdeçalın aktif maddesi olan kurkumin, kanseri önlemede ve kanserle savaşta da etkili bir maddedir. Herhangi bir sağlık sorunu bulunmayan tüm bireyler, günlük olarak 1-2 kaşık zerdeçal tüketerek, bağışıklık sistemlerini güçlendirebilir. Özellikle 4 tatlı kaşığı balın içine 2 çay kaşığı zencefil, 1 çay kaşığı zerdeçal, 2 çay kaşığı çörek otu, 1 çay kaşığı da karabiberi koyup, karıştırdığınız zaman muhteşem bir bağışıklık güçlendirici elde etmiş olursunuz. Bu karışımı, her gün sabah saatlerinde 2 tatlı kaşığı şeklinde tüketebilirsiniz.