Paylaş
FB’ye 1990 Temmuz’da gelmiş, 22 hafta kalabilmiş, 91 Mart’ta kovulmuş.
Bir sezonu bile çıkartamamış...
* * *
98’e kadar 10 hoca daha gelmiş gitmiş.
Sonra Löw gelmiş, bir sezon dayanabilmiş...
Kovulmuş!
* * *
Löw’den sonra da 11 hoca var, Daum 2 kere gelmiş, yani 12...
FB’nin durumu bu..
21 sene 22 hoca..
* * *
Diğerleri farklı mı?
Hayır!
Mesela GS...
İlk Terim döneminden sonra bugüne kadar 10 hoca...
Terim ve Hagi 2 kez...
Yani 12...
GS’ninki de bu...
* * *
Lucescu, Terim, Gerets, Rijkaard...
2000’den sonra GS’ye gelenlerden sadece 4’ü...
Dünyada her kulübün iştihanı kabartan bu 4’lüyü GS 10 sene içinde göndermeyi başarabilmiş...
Hem de Terim’i iki kez...
Bu, UEFA’yı almayı başarmaktan daha zor...
Valla!
İmkansızı başarmışlar...
Helal olsun!
* * *
Kovmadığımız hoca kalmamış, gelen kovulmuş, kaçan kurtulmuş.
Bizim durumumuz da bu!
* * *
98’de kovduğumuz Joachim bu gece hem Guus’un hem de bizim kaderimizi belirleyecek...
Yenilirsek büyük bir ihtimalle 91’de kovduğumuz Guus’u 21 yıl sonra bir daha kovacağız.
* * *
Allah uzun ömür versin, ileride bir daha gelirse bir daha kovarız.
Gelmesin!
* * *
Gittiği her ülkede-takımda başarılı olup, itibar gören adam sadece bir ülkede hem de iki kez yerin dibine sokulmuş...
Aşağılanmış...
Burada!
* * *
Birincisinde kovulmuş, ikincisinde şimdilik kovulmaktan beter olmuş..
* * *
91’de Guus’u, 98’de Löw’ü ve diğerlerini kovan ‘o kafa’dan kurtulamıyoruz hala.
20 senede bir adım ileri gitmez mi bir ülkenin futbol medyasının bakış açısı?
Yuh!
* * *
Şöyle yazmışım...
... Hiddink geldi, şimdi bizim demode, 66 Impala yazar-yorumcu tayfası aracısız ve ağrısız-sancısız ilişki kuramayacak onunla.
‘Yabancı’ gelecek onlara!
Bizden ve bize yakın hocalarla, hocam mocam, şapır şupur bir muhabbet filan yürür işler nasıl olsa, ama şimdi tercüman mercüman lazım, ‘hey kolega-naber komşu’ tarzı ‘Bulgar sınırı laklakojisi’nin de devri çoktan geçti.
Yandı ‘bizimkiler’!
Onunla bire bir ilişki kuramayan, kendini onun yanında ‘yabancı’ hissedecek, Guus da onlara ‘yabancı’ gelecek...
Filan falan...
Ve...
Ufak ufak oyacaklar altını...
Yandı Guus!...
* * *
Evet yandı!
* * *
Bugüne dönelim..
Delik deşik olmuş, altı oyulmuş vaziyette bekliyor Hollandalı bu geceyi...
Sonunu...
Bu maçta 1 puan alırsak yırtar...
Şimdilik!
Kovuluşu kovulana kadar ertelenir!
Ya alamazsak?
‘Go home’ olur...
* * *
İşin tuhaf tarafı da şu:
Bizim futbol alemini, medyası, başkanı, yöneticisi, futbolcusu, hocası, asistanı masistanı doktoru moktorunu, masörünü bir çuvala koyup Edirne dışında bir uluslararası ‘pazar tezgahı’na bıraksak ilk kim gider?
Guus!
Koyar koymaz hem de...
* * *
Gerisi?
Elimizde patlar!
* * *
Aziz Nesinlik valla!
* * *
Bitmedi...
Löw, “FB’yi yorumlayanların futbola yakınlığı, Türkiye’nin Avustralya’ya yakınlığı kadar” demişti...
Hatırlarsınız!
O Löw şimdi nerede?
Almanya’nın başında...
‘O demode kafa’ nerede ?
Hala Joachim’in bıraktığı yerde...
* * *
Maçtan sonra yine onları okuyacağız, dinleyeceğiz, Löw’ü yine ‘o kafa’ yorumlayacak!
* * *
Valla billa Aziz Nesin’lik...
BİLGİN’DEN
‘Beyaz GS’ bir ‘zenci GS’liyi daha kara listeye aldı.
Işın Çelebi’yi...
* * *
‘Beyaz-zenci’ konusunu GS Genel Kurulu’na kadar sokan kişiydi...
‘Beyaz GS’nin, dillendirilmesinden en rahatsız oldukları ve en hassas oldukları konuyu...
Üstelik...
Herhangi biri değildi, bir bakan ve GS’nin ikinci başkanıydı.
GS’ye en büyük hizmeti de bu oldu...
Bence!
* * *
Bileti o gün kesildi...
* * *
Son bir iki şey...
Patenti bende ‘beyaz-zenci’nin, benden çıktı, ben mi yaktım Işın Bey’i?
Ve...
Mississippi Yanıyor’la bitirelim...
Galatasaray’a her şeyden önce bir Gene Hackman lazım...
* * *
Sürçü lisan ettiysem...
Sorry!
* * *
Nokta!
EVLERİNİZDE AİLENİZ HARİÇ YERLİ BİR ŞEYİNİZ VAR MI?
KENDİSİNİ hiç geliştirmeyen, dünyadan bihaber, yabancıyı umacı gibi gören, domestik, milletin milliyetçi-maneviyatçı duygularını kaşıyarak yolunu bulmaya çalışan, miadı dolmuş çok futbol adamı var bu ülkede...
Vasatlar dünyası!
* * *
Bu model kendisinden farklı, gelişmiş olandan huzursuz oluyor, nefret ediyor.
Kendi mahallesinden, çevresinden olmayan bile ‘yabancı’ geliyor onlara.
‘Yabancı’ olan kendileri, farkında değiller, dünyaya yabancılar...
Dünyalıya da tabii...
Gelen ‘yabancı’ya da tabii...
Ve...
‘Yabancılar’ beraber yeni bir dünya oluştururken, bizimkiler gittikçe ‘yabancı’ kalıyor o dünyaya...
Fazla ‘evcimen-domestik’ olmamalarının sebebi de bu, 2000’lerde hala ‘yabancı mı yerli mi ’ gibi saçma sapan, kısır bir tartışmanın içinde olmamızın sebebi de...
* * *
Son yıllarda milliyetcilik, maneviyatçılık futbolu fena sardı, prim yapıyor, biliyorlar, kaşıyorlar.
Samimi de değiller!
Yol bulmanın en kestirme yolu bu...
İş bulmanın da...
Bunu da biliyorlar!
* * *
Son bir şey...
Şu ‘yerli yerli’ diye tutturan, çalıştırdıkları takımlara yabancı futbolcuyu tıka basa doldurup, sonra her yabancı hocaya tavır alan ‘yerlici takımı’na kaç kez sordum cevap veren olmadı.
Bir de Hüriyet de soralım:
Evlerinizde analarınız, babalarınız, kayınbabalarınız, yeğenleriniz vs. hariç ‘yerli’ bir şeyiniz var mı?
* * *
Dona mona, çoraba moraba bile razıyım...
Tasa, tarağa, tencereye, tavaya mavaya bile...
Yazarsanız yayınlarım, söz!
* * *
Sonra...
‘Yerlici’yiz!
Sevsinler sizi, yerliciliğinizi...
* * *
Ama yemezler!
Paylaş