Yedin bitirdin bizi ey 2016 kimleri kimleri alıp götürdün

“Hadi artık kışt, kışt” diye yazmış biri 2016’ya ithafen instagram’ında. Diğeri, “Eşekler kovalasın seni” demiş feysbuk’unda. Saygıda kusur edilesice çünkü. Yaşlı başlı olsa da, bu yıllanmış olduğu kadar da bıktıran yıl.

Haberin Devamı

Amma da öldük öldük dirildik bu sene. Ne çok daraldık. 4 artı 1 daire ferahlığındaki ruhlarımızı, şehrin fersah fersah uzağındaki 1 artı sıfır stüdyolara tıkıştırdık. Olanlar zaten bildiğin hikayeler. Tekrar sayıp, göğüs kafesini danaların oturumuna açmayacağım. O yüzden lütfen dur, gitme. Sabret sabırsız ve tatlı okur.

Yedin bitirdin bizi ey 2016 kimleri kimleri alıp götürdün

Aslında şuursuzuz hepimiz. Her yıl aynı şeyi yapıp, hiç ders almıyoruz. Artık havai fişekler patlata patlata, umutlarımızı kabartma tozlarıyla abarta kabarta, omuzlarına apoletler, başına taçlar taka taka, önünde reveranslar yapa yapa karşılıyoruz her gelen yeni yılı. Külkedisi’nin üvey kızkardeşleri gibi şımartıyoruz.

Haberin Devamı


Sonra gider ayak bir tekme tokat dövmediğimiz, ensesine şaplak indirmediğimiz kalıyor. Merdiven altına atıp, kuru ve buzlu tahtalarda yatırıp, bütün yağlı balıklı bulaşığı ona yıkatıp, uğurluyoruz. Narsist bir sevgili gibi. Önce yücelt, yücelt, daha da yücelt sonra yerin dibine sok.


Ama bu 2016 da az değildi hani. Sanki biraz hakketti. Çekip giderken gençlik yıllarımızın yarısını baltayla tak diye kesti.


Mesela Tarık Akan gibi hiç ölmeyecek, ölümsüzler öldü. Halbuki Tarık Akan dedenin dedesi zamanında da varmış gibi gelmiyor muydu sana? Ya da torununun torunu zamanında da olmayacak mıydı? Yakışıklı yakışıklı bir yerlerde hep yeşil yeşil bakmayacak mıydı?


Tüm zamanların üzerinde, zamansızdı.
Şimdi listeler yapacak bu son birkaç günde bütün gazeteler, televizyonlar, internetler sana. 2016’nın en şu ve en bu listelerini Menemen testileri gibi önüne dizecekler.


Ben de geri kalır mıyım?
Üşenmedim, durmadım. Sana bu yıl kaybettiğimiz dünyadaki zamansızlardan minik bir liste hazırladım.
Gençlik yılların adına.


David Bowie: 47 yıl önce yaptığı Space Oditty şarkısını açıp arka arkaya 100 kere dinle. Bıkmaz, bıkamazsın. 1 kavga yüzünden 1 gözü diğerinden farklı renkteki bu dünya müzik tarihinin gelmiş geçmiş en büyüklerinden (Sırf bana göre değil Rolling Stones’a göre de) sayılan efsanenin bütün şarkılarını dinlemeye doyamazsın.

Haberin Devamı


Harper Lee: 1960’ta tek bir roman yazıp (2. Tespih Ağacı’nın Gölgesinde taaa 2015’te geldi) işi bitirmiş: Bülbülü Öldürmek. Lee’nin 10 yaşındayken Alabama’da yaşadığı hayatla benzerlikler içeren kitabı satış rekorları kırmış, 1961’de Pulitzer Ödülü kazanmış. Roman uyarlanınca Gregory Peck’in başrolü oynadığı film Oscar kazanmış. Okumalara doyamadım. Neden daha önce okumadım diye, kafamı duvarlara vurdum. Harper Lee, Truman Capote’nin çocukluk arkadaşı. Ve Bülbülü Öldürmek romanındaki Dill karakterini yazarken Capote’den esinlendiğini bilmek daha da heyecanlandırıcı.
Zaha Hadid: Irak asıllı İngiliz bir mimar. Pritzker Mimarlık Ödülü’nü alan ilk kadın oldu. Onun eserleriyle ilk tanışmam Londra’da Tate Modern’de sergilenen “Z Car 1” adlı hidrojen gücüyle çalışan arabayla olmuştu. Çin’deki Guangzhou opera binasından, Azerbaycan’daki Haydar Aliyev Kültür Merkezi’ne, Abu Dabi’deki Şeyh Sait Köprüsü’nden Glasgow’daki Riverside Müzesi’ne bütün tasarımlarının fotoğraflarını bulup tek tek inceleyebilirsin. 2016’nın bu son günlerinde. Böylece çirkin binalar görmekten yorulmuş gözlerini biraz dinlendirebilirsin.

Haberin Devamı


Prince: Rolling Stonu Dergisi’nin düzenlediği “Tüm Zamanların En İyi 100 Sanatçısı” listesinde 27. sırada yer aldı. 1984’te çıkardığı Purple Rain albümüyle başla kahvaltıya, 2015’teki HITNRUN Phase One’dan çık akşama. 2016’nın bir gününü mutlaka Prince’e ayır.


Leonard Cohen: Ah Cohen Ah. Dünyanın en 10 numara adamı. 2009’da ve hayatımın en bedbaht günlerinden birinde işten eve giderken ani bir kararla direksiyonu kırıp Açık Hava’da soluğu almış, kapıda bir bilet bulup konserine tek başıma dalmıştım. İyi ki de yapmışım. Hayatımın en güzel konseri oldu bu. Mercan Dede, Montreal’de bizi Cohen’in çok sevdiği bir Çin restoranına götürdüğünde hiç şaşırmadım. 3-5 masalı restoran bizim sanayi mahallesindeki esnaf lokantası gibiydi. Mütevazı ve sade. Aynı Cohen gibi. Bu arada Lian Lunson’un yaptığı “Leonard Cohen: I’m Your Man” belgeselini izlemediysen mutlaka izle. İzlediysen de yine izle.

Haberin Devamı


George Michael: Reading’teki okuldan otobüse doluşmuşuz. Hepimiz dünyanın dört bir yanından kızlarız ve George Michael’a aşığız ve Londra’ya Faith konserine gidiyoruz. 17-18 yaşındayım ve hayatımın ilk büyük konserine doğru yol almaktayım. Düşün artık. Konserden tek hatırladığım gözüne far tutulmuş bir tavşan gibi olduğum. Daha fazla üzerime gelme günlerdir yastayım, sadece George Michael dinliyorum sevgili okur. Ve artık bu yazıyı sonlandırıyorum.


Ama giderayak, bu hayatta bazen şimdinin içinde güzel şeyler de olduğunu hatırlatmak istiyorum. Mesela az önce Banu aradı beni. Hem kuzenim hem karşı komşum. Çıkın dedi, arka balkona. Çıktık baktık oğlum Cem’le 2 beyaz 1 kahverengi at. Foça’nın böyle serbest dolaşan atları varmış.
O kadar güzel görünüyorlardı ki akşamın mavisinde, kendimizi bir tablonun içinde yaşayan kahramanlar sandık.

Yazarın Tüm Yazıları