Paylaş
Kaslı, bronz, kusursuz bedenlerinden süzülüp akan yağmur suları, kaldırımlara akıyor. Yağmurdan sonra bazen güneş açıyor tepelerinde. Gökkuşağı düşüyor saçlarının üzerine. Sanki aniden parlayan güneş yüzünden önce kamaşan gözlerini kırpıştıracaklar sonra da kanatlarını çırpıp biriken suyun ağırlığından kurtulacaklar... Sanki heykel değil de “insan”lar. Üstelik kusursuzlar. Hepsi erkek, bazıları kanatlı. Her biri, insan bedeninin mükemmel temsilcisi.
Çağımızın yaşayan en önemli heykeltıraşlarından Meksikalı Jorge Marin’in heykellerini hala görmediysen karalar bağlama, Folkart’ın iki kulesi arasına koşarak git. Folkart Gallery’nin kamusal alandaki bu güzelim sergisi tabii sonsuza kadar sürmeyecek, bunu da bil. Bu arada Bayraklı’da çalışıyor ya da yaşıyorsan her işe-eve giriş çıkışta, öğlen arasında, kahve molasında karşılaşmak çok güzel olmalı bu yakışıklı heykel adamlarla. “Peki sizce benim heykellerimi hangi şairin şiirleri anlatırdı?” diye sordu bir de tanıştığımızda Marin. Ben gözüne far tutulmuş bir tavşan gibi kalmışken, pat diye “Lorca” cevabını verdi Folkart Gallery Genel Koordinatörü Fahri Özdemir. Düşün; Lorca’nın şiirleri gibi heykeller, Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanının geçtiği Macondo gibi bir yerde ta Uruapan’da doğmuş bir heykeltraşın elinden çıkıp sana gelmişler.
Gözlerine ve ruhuna ziyafet vermek üzere. Kıymetini bil.
DÖRT GÜN BUDA
ÜÇ GÜN ZORBA
BİZ daha öğrenci - çömez muhabirimsi bir şeylerken milattan bin yıl falan kadar önce Yeni Asır’da, Ünal her hafta şahane röportajlar yapardı gazeteye. Ağzımız beş karış açık, hayranlıkla okurduk röportajlarını.
Yıllar içinde Ünal gazeteci kimliğinin yanına yazar, şair, iletişim uzmanı gibi sıfatlar ve sessizce aldığı birçok ödülün yanına Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü ekledi.
Neyse demem o ki canımın içi; Ünal Ersözlü’nün bugün Karakarga Yayınevi’nden “Dört Gün Buda, Üç Gün Zorba” adlı kitabı çıkıyormuş. Ve felsefe akıyormuş kitabın sayfalarından. Ünal bu defa, sevgi, mutluluk, huzur iyilik kavramlarının peşine düşmüş. Ariflerin modern bilginlerin izini sürmüş. İnsanlığın kadim bilgisini süzmüş.
Ben derhal aldım okuma listeme. Sonra “Bana niye söylemedin?” deme.
Paylaş