Paylaş
Kendine süpersonik hedefler belirlersin.
Paçalarından disiplin ve kararlılık akan. Askerler gibi yerlere rap rap rap basan.
Spor yapacağım, ayı gibi yemeyeceğim, İdil Biret gibi piyano çalıp, Layka gibi uzaya gideceğim!
Sanırsın, o gazla gerçekten uygulasan madde madde bütün bu kararlarını, ayın son çarşambasında Clara’nın bakıcısı Madam Rottenmeier gibi mesafeli, ama bir Stephan Hawking kadar da zeki, Pele gibi çalımlar atan, çekici bir Carla Bruni’ye dönüşeceksin.
Halbuki kolay mı yapmak bütün bunları ve zalim, senin Allah’ın yok mu?
O zaman biz de atlayamayacağımız çitler koymayalım önümüze. Kötü kalpli kurtların pusu kurduğu patika yollara sapmayalım.
Mesela artık şu ata sporumuza dönüşen kıskançlık ve fesatlık mendilimizi, buruşturup çöp sepetine fırlatmak gibi minnoş hedefler koyalım.
Bak işte misler gibi bir çift...
Cem Yılmaz ve Defne Samyeli...
Al onları düğün pastasının üstüne temsili çift olarak koy. O kadar bir içim su ve hoşlar.
Ve fakat gel gör ki, bu aşk başladı başlayalı ne çok insan çatladı. Sunucu kadınlar televizyonlarda, sivil halkımız sosyal medyalarında sinir krizinin eşiğinde bayılıp, bayılıp ayıldı.
Yahu sana ne oldu?
Halbuki mutluluklar deyip güzel çifte, bakabilirsin kendi işine gücüne.
Bu kadar zor mu?
Bu arada gördün mü Kuzey Kore’deki ana-oğulun 65 yıl sonraki buluşmasını?
Bayram bayram hiç çıkmıyor aklımdan.
Ne acıklı hikayeler dönüyor şu yeryüzümüzde.
Kıssadan hisse, bu anne oğulunki gibi güzel kavuşmalar, Cem ve Defne’ninki bir aşk diliyorum sana ve tüm sevdiklerine.
Başlıktaki soyadları da yanlış yazdım bile bile...
Çiftimizin uyumunu vurgulamak niyetiyle...
Paylaş