Paylaş
KURAN-I Kerim’de kadınlarla ilgili bir sure de Mücadele Suresi’dir. O devirde erkeklerce uygulanan bir kadın boşama uygulamasının yanlışlığının ve yasaklanmasının dayandığı olayı anlatır. Medine döneminde inmiştir. Mücadele Türkçeye de geçmiş bir kelimedir, bir güçlüğü çözmek için bıkmadan usanmadan çalışma demektir. Surede mücadele eden kişi bir kadındır. Kadın kocasının kendisini boşama tarzına karşı Hz. Peygamber’e başvurarak itiraz etmiş ve olumlu bir cevap alıncaya kadar başvurusundan vazgeçmemiştir. Kadının adı Havle, kocasının adı Evs’tir. Olay şöyle olmuştur:
Müslümanlık’tan önce Arap halkı arasında erkeğe tanınmış tek taraflı bir boşama kuralı vardı: Zihar. Zihara göre, erkeğin karısına “Sen bana artık annem gibisin” demesi yetiyordu. Kişi annesiyle evlenebilir mi? O erkek de artık karısıyla bir daha evlenemezdi. Peygamberimize henüz bu âdeti giderici bir ayet inmiş değildi. Bu sıralarda Medineli bir kadın olan Havle ile kocası Evs arasında bir tartışma olmuş, erkek karısına öfkelenmiş, bu sözü söyleyivermişti “Sen bana artık annem gibisin”. Kadın bu duruma çok üzülmüştü.
Yeni evli değildiler, çoluk çocuğa karışmışlar, oldukça yaşlanmışlardı. Fakat henüz bakıma muhtaç çocukları vardı. Erkek, öfkesi geçince pişman olmuş, kadına kendisini boşamak istemediğini, o sözü öfke ile söylediğini, evliliklerinin devam ettiğini kabul ettirmeye çalışmıştı. Fakat kadın kabul etmemişti. Sen o sözü söyledin bir kere, söylememiş gibi olmazsın, git Allah’ın Elçisi’ne danış, o ne derse öyle olsun, demişti. Erkek, ben utanırım gidemem, deyince kadın, ben gider sorarım diyerek Hz. Peygamber’in huzuruna varmıştı.
Kadının başvurusu
Kadın derdini yavaş bir sesle Allah’ın Elçisi’ne anlatmıştı: “Ey Allah’ın Elçisi, kocam beni aldığında ben gençtim, güzeldim. Ona birçok çocuklar doğurdum. Yaşım ilerledi, şimdi bana saygı göstermiyor, bana, artık annesi gibi olduğumu söyledi. Benim kimsem yoktur, bize bir yol göster” demişti. Hz. Peygamber, “Ben henüz bu âdeti değiştirecek bir vahiy almış değilim, mevcut durumda sen kocandan boşanmış sayılırsın” diye cevap vermişti. Kadın bir türlü durumu kabul edemiyordu. Tekrar tekrar Peygamber’in huzuruna geliyor ve rica ediyordu: “Bize bir yol göster, bizi kurtar” diyordu. Peygamber ise susuyor, sabret diyordu.
Kadın artık Allah’a dua ediyordu: “Ey Allah’ım, yalnızım kimsesizim, içinde bulunduğum çaresizliği sana arz ediyorum. Küçük çocuklarım var, onları kocama bıraksam perişan olacaklar, yanıma alsam gücüm yetmez, aç kalacaklar. Ne olur Peygamberinin diline bir vahiy gönder” diyordu.
Allah kadını işitiyor
Havle’nin yine dualar ettiği bir gün Peygamber’in üzerine vahiy hali gelir, üzerini örterler, sessizce beklenir, Havle de bekler. Vahyin şiddeti geçince, Peygamber kadına döner, “Müjdeler olsun Havle” der ve inen ayetleri okur. Mealen şöyle: “Allah, kocası hakkında sana başvuran ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözlerini işitmiştir. Allah aranızda geçen konuşmaları da işitmektedir... Sizden kadınlarına zihar edenler (bana artık anam gibisin diyenler bilsinler ki), o kadınlar anaları değildir. Anaları ancak kendilerini doğuranlardır. Onlar çirkin ve yalan bir söz söylemektedirler. Af dilesinler, şüphesiz Allah affedicidir, bağışlayandır.”
Geri dönüş şartları ağır
Daha sonraki ayetlerde, kadınlarını zihar yoluyla boşamak isteyip de söylediklerinden pişman olanların, karılarına tekrar yaklaşmazdan önce, ya bir köleyi azat etmeleri, ya aralıksız iki ay oruç tutmaları ya da 60 fakiri doyurmaları şartı getirilmiştir. Şart bu kadar ağır olunca artık hiçbir erkek böyle sorumsuz biçimde karısını boşayamamıştır. Daha önemlisi şüphesiz kadınların haysiyetlerini koruma çabalarıdır. Havle bu konuda böylesine çaba göstermeseydi, kim bilir daha ne kadar sürerdi bu çirkin alışkanlık. Havle’nin kocası Evs’e gelince, onun ne bir köle azat edecek, ne iki ay oruç tutacak ne de 60 fakiri doyuracak hali vardı. Kadın bunları Peygamber’e arz edince, Peygamber gülmüş ve o sırada kendisine gelen bir sepet hurmayı onlara hediye etmişti.
Paylaş