Yazı yazdım havaya...

BİR anlatım sorunu var.

Bu yüzden televizyonda konuşanlar dahi, noktalama işaretlerini dilleri ile yapıyorlar:

"Burada tırnak açıyorum..."

Ya da:

"Şuraya bir soru işareti koyuyorum, ünlem olarak diyorum ki..."

Yönetmen:

"Beyefendi noktayı koyar mısınız?.."

"Noktayı koymadan önce bir küçük parantez açtıktan sonra altını çiziyorum..."

(..........)

Ne bileyim ben.

Bizim yazılarımız bu bakımdan daha net ve anlaşılır sayılır. Çünkü harfler, kelimeler, cümleler, satırlar, noktalar, virgüller orada sabit durmaktadır.

Yine de anlaşılmaz.

Ben yazılarımı en anlaşılır biçimde kısa ve öz yazmaya çalışır, sonra anlamayanlara anlatmak üzere otururum telefonun başına.

Anlamayanlardan gelen tepkilere karşı, "Yani demek istedim ki..." diye başlarım.

*

"Darbeler her seferinde Türkiye’yi beterin beterine sürüklediler..." diyen bir yazı "darbe davetiyesi" sayılabilir mi?..

Ama kimileri (Hakaret-küfür etmeden yazımı eleştirenleri ve anlatım biçimime itiraz eden yürekli-samimi okurlarımı tenzih ederim) dünkü yazımı "Askerleri darbeye çağırma" saydılar.

Peki, ben ne yapmalıyım?..

Nasıl anlatmalıyım ki anlaşılsın?..

*

60 yıldır aldatıldığını, kandırıldığını, itilip-kakıldığını, kravatlı dolandırıcılar tarafından dolandırıldığı, sömürülüp çalındığını anlamayan bir toplum...

Yarım asırdan fazladır yaşadıklarından asla ders almayan, dönüp hatasına-günahına bakmayan bir ahali...

Nerde sahtekár varsa peşine takılan, nerede üçkáğıtçı varsa güvenen, nerede düzenbaz varsa onurlandıran, nerede suçlu varsa seçen bir zihniyet...

Şu anda dahi en yüce duygusu dininin, kendisini kandırmak için malzeme olarak kullanıldığının farkında olamayan... İtalyan giyimli erkeklerle, türbanlı kadınların oynadığı oyunun ne anlama geldiğini göremeyen bir saflık...

Yazılanı-söyleneni anlar mı?...

Anlamaz gülüm...
Yazarın Tüm Yazıları