Bu; son günlerde medya-siyaset literatürümüze, Mehmet Barlas’ın Başbakan’ın yanağını okşamasıyla giren yeni bir sözcük:
Yanaka...
Güzel Türkçemizdeki bir büyük boşluğu doldurması açısından önemli ve yeni bir tanım.
Cümle içinde kullanacak olursak:
"Çok yanaka adam..."
Ya da; "Yani bu kadar da yanakalık olmaz" gibi...
*
Bu aynı zamanda Türkiye’nin mutlu geleceği ile doğrudan ilgili bir tanımdır.
Niçin?..
Çünkü yanakalıklar yüzünden bu memleketin başına gelmeyen kalmadığı gibi, gelecek de bize umut vermiyor.
İşte Kenan Evren...
Düşünün; darbe yaptı kimsenin sesi çıkmadı da, "eyalet sistemi" deyince yerden yere vurdular Paşa’yı.
O zamanında demokrasiye ara verdi.
Yaptığı anayasaya kendi cumhurbaşkanlığını monte etti ve "hayır" anlamına gelen mavi rengi yasakladı.
Aydınlardan ses çıkmadı.
Yurdu imam hatiplerle donattı... Atatürk’ün kurumlarını kaldırdı... Mustafa Kemal’in cumhuriyeti emanet ettiği gençlere siyaseti yasakladı, sonuçları ortada...
Ulucanlar’da sabahlara kadar sağdan-soldan gençler asıldı...
"Tık" yoktu...
Ama; belki resim fırçasını kaybettiğinden... Belki yaptığı kuş tavşana benzediğinden, canı sıkılıp da "Netekim eyalet sistemi..." dediği anda kıyamet koptu.
Bu niçin?..
Çünkü o zaman gücü vardı, aydınlar yanaka pozisyonundaydılar.
Bugün gücü yok, azarlıyorlar.
*
Kısacası yanakalık, ulusal yazgıda önemli sonuçları görülen bir şey. Yanak okşamak (yanakalık) orada öyle kalmıyor.
Aydınlar tarafından yanağı okşanan devlet adamları iyi şeyler yaptıklarına inanıyorlar ve kırıp-döküyorlar.
Mehmet Barlas’ın şanssızlığı ise yanaka yaparken objektife yakalanmış olmasıdır sadece.