Vicdan...

BİR hasta yatağında...

Günlerimin sayılı olduğunu hissettiğimde... Vedalaşma zamanının gelmekte olduğunu doktorlar söylediğinde...
Yanıma hayat arkadaşımı isterim...
Onun ellerini isterim...
Bir ıslak mendili alnıma basarken, nemli gözlerini kaçıra kaçıra “beni sevdiğini” söylemesini isterim...
Ağlarsam, kimse bilmesin...
Sadece onun kulağına korktuğumu, erken ayrılmak, bırakıp gitmek istemediğimi söylerim...
Bunu hangi yasa yasaklayabilir?..

Eski Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Ergenekon sanığı, kanser ve kalp hastası. Bazı organlarını aldılar, tekrar ameliyat olacak, doktorlar endişeli.
Eşi Merih Hanım kocasının yanında refakatçi kalmak istiyor, izin vermediler. Önce ondan “eşi” olduğuna ilişkin nüfus müdürlüğünden yazı istediler, sonra Haseki Hastanesi’nden aldığı “Refakatçi gerekir” belgesini reddettiler.
Bu haksızlık...
Bu boyutta mıdır kin?..
Bu kadar büyük mü nefretiniz?..
“Şüpheli”lere, “evrakta sahtecilik” yapanlara Türkiye’yi teslim edip, başlara taç yaparken... Bakanların bile “Utanıyorum” dedikleri “dolandırıcı”ları devletin en itibarlı koltuklarına oturtup korurken... Ama üniversiteler kurmuş, ormanlar yetiştirmiş, binlerce bilim adamı kazandırmış olanları hapse atmak gibi bir tarihi yanılgıdan söz etmiyorum...
Ya da; kayıp trilyon mahkûmunun, villasının havuzu başında geçirdiği “hapis” cezasını affeden adalet ahlakı değil söz konusu olan...
Can Dündar dünkü yazısında buna “Habis vicdan kanseri” diyordu.
Sözünü ettiğim şey o; vicdan...

Radyodan “Suçu kanıtlanıncaya kadar kimse suçlu değildir” palavrasını dinlerler kapıdaki nöbetçiler... Bir hasta ranzasında, sancılar gelip giderken... Boşluğa bakıp bir el ister insan...
Hayat arkadaşının elini...
Bir ömür boyu sürmüş uzun yol arkadaşlığının kokusunu duymak ister hasta...
Söyler misiniz:
O “Suçu kanıtlanıncaya kadar kimse suçlu değildir”i unutup, bu kadar mı ağır olur ceza?..
Vicdan!..
Yazarın Tüm Yazıları