Paylaş
*
Türklerin İslam’dan önceki dini “Şamanizm” idi.
Şamanizm’de kadın kutsaldı, bir erkek sadece bir eşit kadınla evlenebilirdi. Evlilikte mülk erkek ile kadınındı.
Kadın savaşta erkeğinin yanında, barışta karar meclislerinde yer alırdı.
Kadınlar devlet başkanı bile olabilirlerdi; Delhi Türklerinde Raziye Sultan, Kutluk Devleti’nde Türkan Hatun gibi.
(..........)
Aynı dönemlerde Araplar, “Cahiliye dönemini” yaşıyorlardı.
Bir erkek, istediği kadar kadın alabilirdi, istediği zaman da satabilirdi. Kadının deve kadar değeri yoktu. Erkekler, kız çocuklarını kuma gömerek öldürebilir, kız doğuran kadınları da cezalandırabilirlerdi.
Daha sonra İslam; çok kadınlılığı dörtle sınırlayarak, kadına miras hakkını tanıyarak, kadını da Allah’ın kulu sayarak aslında devrim yaptı.
Türkler (Karahanlılar ve Hakaniler 900’lerin başında, Selçuklular 1000 yıllarında) Müslümanlığı kabul edince enteresan bir şey oldu:
İslam’ın kadınlarla ilgili büyük devrimi Araplar için ileri, ama İslam’a geçmiş Türkler için çok geriydi.
Türk kadını kapatıldı.
Dışlandı, yasaklandı...
Sarayın hareminde olsun, konakların kafeslerinin arkasında olsun, yoksulluğun kara çarşafında olsun, esirdi artık.
(.........)
Mustafa Kemal’in devrimleri ile yeniden var oldu kadın...
Parlamentoda, kamuda, yönetimde, yaşamın içinde, savaşta, barışta erkeğinin yanında eski yerini aldı kadınlarımız. 5 Aralık 1935’te birçok Batı ülkesinin önüne bile geçerek seçme-seçilme hakkı kazandı Türk kadını...
*
İşte dün; yüce kimliği, dürüstlüğü, mertliği, anaçlığı, yüreğindeki sevgi ve merhameti ile muhtaç olduğumuz çağdaş Türk kadını için önemli bir gündü...
Onun yeniden var olma çabasında kötü bir gün...
Yeni seçilen TBMM Başkanı ile birlikte, Türkiye’nin en önemli üç fotoğrafı da artık türbanlı-tesettürlüdür...
Kutlarım seni Türkiye...
Paylaş