DÜN Hürriyet’in manşetindeki Abdullah Gül röportajını okuyunca, daha da emin oldum:
Kimi AKP’liler türbandan kurtulmak istiyorlar.
Ama kurtulamıyorlar.
Gül’ün Ertuğrul Özkök ile Enis Berberoğlu’na söylediği "Ben de baştan beri söylüyorum, türban daha modern olabilir.Cumhurbaşkanı seçilseydim, benim de, eşimin de daha farklı bir üslubu olacaktı.Bu gibi hassas süreçlerde eşlerin de sorumlulukları var ve Hayrünisa Hanım bunun bilincinde" şeklindeki sözler bunu doğruluyor.
Demek ki ne:
- Türbanın şeklini değiştirmek gerek.
- Türbanlı eşlere bu sorumluluk düşüyor.
- Gül, cumhurbaşkanı seçilseydi, eşi bunu gerçekleştirecekti.
*
Türbandan kurtulmak istiyorlar.
İş kalıyor türbanın yerine "farklı bir üslup" bulmaya:
- Nadire İçkale stili olabilir.
- Küçültülmüş ve bloke edilmiş türbanın yaratıcısı Ahsen Hanım stili de olsa olur.
- Remziye yöntemi; bunu üniversiteli kızlar uyguluyorlar. Kendi saçının üzerine türban, türbanın üzerine kendi saçından çok daha görkemli, hoş ve alımlı peruk...
- Nazlı Ilıcak stili; türbanı yanındaki takıyor. O devamlı türbanın yüceliğinden ve faziletinden söz ettiği için, sanki türban onun kafasındaymış izlenimini veriyor.
Ne bilelim biz?
*
Kim ne derse desin; bu dönemde yaşanan türban sorunu, bir devlet sorunudur.
Çünkü; türban, laik cumhuriyetle kavgalı, onu ezmek isteyen bir siyasi kadronun simgesidir.
AKP’nin ikinci adamı ve cumhurbaşkanı adayının dilinden duyduğunuz bu türbandan kurtulma niyeti, Anayasa değişikliği kadar önemli, ancak "Anayasa Değişikliği Paketinde" yer almayan bir eğilimdir.
Türbandan kurtulmak istiyorlar.
Ama çağdışı her eğilimi savunanların eninde sonunda başlarına geldiği gibi...