Su tası...

ELİMİZİ sürmedik, Pako’nun su taşı hálá olduğu yerde duruyor.

Sanki Pako oradan su içecekmiş gibi suyunu dolduruyoruz. Çevredeki çoğu canlılar sularını Pako’nun taşından içiyorlar.

Kuşlar, kirpiler, kediler, çekirgeler, arılar...

Bu zor yazda sıcaktan ağzı açık, zor nefes alan kumru o tastan kana kana su içerken, geride bırakılan bir su tasının anlamını düşündüm.

Bu yaşamın arkasında kalacak, canlılara yaşam verecek bir su tası.

Anadolu yollarında, sokak başlarında rastladığımız, susuz yolcuların su içtikleri hayrat çeşmeleri gözümün önünden geçiyor.

Öyle bir çeşmenin tası, musluğu, o kutsal taşın zinciri olmak isterdim.

Ama olamam.

* * *

Yaz başında Rahmi Koç’un kurduğu "Deniz Temiz" girişiminde yetişmiş çocukları görmüştüm.

Büyümüşler, dağılıp çeşitli yerlerde okumayı sürdürüyorlar. Ama her yaz başı bir araya gelip, eski günlerdeki gibi kıyılardaki naylon torbaları topluyorlar, sessiz sedasız, kimselere gözükmeden.

Yarın vali, kaymakam, belediye başkanı, ya da sıradan bir insan olduklarında aynı çabayı sürdürecekler.

Yüreklerine o altın duygular yerleştirilmiş bir kere.

Birer su tası...

* * *

Benim bir su tasım yok.

Çoğumuz gibi kendi susuzluğuma dalıp, belki de unuttum gelecek yaşamlara bir su tası bırakmayı.

Ama su taslarının önemi gittikçe artıyor.

Ahlak fukarası insanların sayısı çoğaldıkça, acımasızlık-merhametsizlik-hırsızlık giderek meşrulaştıkça... Yakılan-yıkılan, tükenen, yağmalanan bir berbat dünya giderek genişledikçe...

Su taşları gerek...

Çocuklar gelecekler peşimizden.

Mavi denizi, kırmızı topraklı ovaları, berrak nehirleri, ormanı, havası, suyu olmayan bir dünyada onlara su taşları bırakmalıyız.

Bir ağaç ekmek ya da kesilen bir orman için çığlık atmak... Bir saksı toprak koymak, ya da kurutulan sulak alanlar için haykırmak...

Hiç fark etmez, su tası, su tası...

Mesele bir su tası bırakmak...
Yazarın Tüm Yazıları