Sanıklar içeri alınamadığı için, tanıklara yer bulunamadığı için, avukatlar kapıdan giremedikleri için, hákim yerinden kalksa başkası oturacağı için...
Hukuki sıkışıklık vardı.
Zaten iddianame de kitaba sığmıyor, ekleri ile birlikte 200 bin sayfayı geçecek diyorlar.
Ayrıca zamana da sığmıyor:
Sadece iddianameyi okumak 17 gün istiyor... Her bir sanığın kimlik tespiti, hakkındaki iddia, savunması, yazışmalar, ek bilgilerin gelmesi, yıllarca sürebilir...
*
Doğrusunu isterseniz mantığa da sığmıyor.
Söyler misiniz; benim ne işim var bu iddianamenin içinde?
"Sayfa 1070:
(Tape)
Güler Kömürcü’nün ’Alo... İyi bayramlar, iyi yıllar Bekir Bey... Her zaman telefonun ucundayım ne emrederseniz...’ dediği... Bekir Coşkun’un cep telefonu kullanmadığını söylediği, ama direkt telefonunu verdiği... Güler Kömürcü’nün ’Devletimiz güçlüdür, güzel günler bizim olacak...’ dediği......."
İddianamede aynen böyle yazılı.
(.........)
Ne alakası var?...
Benim, Güler Kömürcü ile bu konuşmam neyi kanıtlıyor?..
Yani iki meslektaşın, her gün onlarcası yapılan sıradan bir konuşması ne işe yarıyor?..
(Güler Kömürcü’nün yazılarını severim. Ama hiç yüzünü görmedim.)
*
Daha da açıkçası:
Dava hukuka, hukuk adalete, adalet duruşmaya, duruşma mahkemeye, mahkeme salona sığmıyor.
Sıkışık hukuki durum...
Başbakan, "Ben bu davanın savcısıyım" dediğine göre, peşinden dincilerin karşı devrimine karşı olanlar toplandığına göre, siz nereye sığdırıyorsunuz tüm bunları?
Bakın İngiliz Independent, bu davayla ilgili yaptığı yorumda diyor ki:
"Tayyip Erdoğan’ı alaşağı etme girişimi yargılanıyor..."