ALMAN genci Marco’nun, İngiliz kızı Charlote’un üzerine çıkması, Marco’nun şu an hapiste olması ve Batı medyasının yaygarası, AB’ye tam üyelik sürecimizi etkiler mi?
Bizim polis zabıtlarına göre "Tam birleşme olmamakla birlikte, şüpheli şahıs (Marco) mağdurun üzerine çıkmıştır" gözüküyor.
Bu durumda AB’yi etkilememesi lazım.
Marco ifadesinde, "O da beni istiyordu" derken, mağdurun (Charlote’un) "Yanımda oturmasına izin verdim, o üzerime çıkmış" demesi, demek ki hani tam üyelik değilse bile tam üyeliğe yakın gibi bir şey...
İşte tam bu noktada Ertuğrul Özkök meseleye eğildi.
Özkök; 17 yaşında bir Alman gencinin "Bu benim ilk cinsel deneyimim olacaktı" demesini anlamaya çalışmamızı önerdikten sonra ekliyor:
"Çok naif bir şey..."
Eğer peşinden, "O İngiliz kızı kardeşimiz, kızımız, akrabamız, arkadaşımız da olabilirdi" demeseydi...
Ki bunun üzerine kafası karışa karışa okurlar, "oğlan tarafı", "kız tarafı" olarak telefonlara sarıldılar.
*
Aynı saatlerde konu Brüksel’de masaya yatırılıyordu.
Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, Başmüzakereci Ali Babacan ile özel olarak bu meseleyi görüştü.
Steinmeier, muhtemelen, sol yumruğunu boru yaparak, sağ elinin işaret parmağını sol ele 1.5 santim kadar yaklaştırıp hızla uzaklaştırarak "Bir şey olmamış ki..." dedi.
Bu tür sakıncalı şeylerin olmaması için önlem olarak, Haşemalı erkeklerin ve tesettürlü kadınların cemaatine mensup Ali Babacan kızardı.
Yine muhtemelen üç adım geri sıçradı ve içinden şeytan kovmayı okudu.
Gazetelere göre Babacan ona, "Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu" anlattı.
Bunu nasıl yaptı bilemiyoruz.
*
Sorun da zaten burada:
Hukuk devleti olmak-olamamakta...
Bir İngiliz kız, bir Alman oğlan... Dünyanın bir yerinde, bir odada, birisi öbürünün üzerine mi çıkmış, öbürü naif bir girişimde mi bulunmuş... Her neyse, şikáyet varsa yasaların uygulanmasına kalır sorun...
Ama bu yer Türkiye ise...
Dünya ayağa kalkar... AB masalarına taşınır iş... Batı basını kıyametler koparır...
Çünkü; hukuku olmayan, kendi yurttaşını dahi koruyamayan, insanların sokaklarda hukuku aradığı bir ülkeye böyle yapılır. Birbirimizi kandırmadan, kendi kendimize sormalıyız:
"Biz bu hukuka güveniyor muyuz, elálem güvensin?.."