Köpek ayakkabısı...

DÜN gazetelerde vardı; Paris’te köpekler-kediler için bir pastane açıldı. İnsanlar evlerindeki dostlarını alıp götürüyorlarmış pastaneye, artık nasıl oturuyorlar, nasıl servis yapılıyor bilmiyorum.

‘Bu kadarı da fazla’ diyeceksiniz.

Bence de...

Ama seven insanlar onların da nimetlerden yararlanmasını isterler.

O sene bir dergide ‘Köpekler için ayakkabı’ ilanı vardı. Muhterem karım okur okumaz tereddütsüz ‘Alalım...’ dedi. Benim gözüm o an orada uyuklamakta olan köpeklerimize döndü.

Her birinin dört ayağı vardı ve dört kere dört on altı ediyordu. Sanki ayakları saymamışım gibi yaparak ‘Ayakkabılar ayaklarını sıkar’ dedim, o ise ‘Denemeliyiz’ diye tutturdu.

Başıma gelecekleri düşünüyordum:

Pako dağınık ve hırpaniydi. ‘Ayakkabısının tekini kaybetti’ denildiğinde bu bir tek ayakkabı anlamına değil, üç tek ayakkabı kayıp anlamına gelecekti. Ve ben arayacaktım kayıp ayakkabıları.

Kangal Rok çok düzenli, özenli ve malına sahip çıkan birisiydi, o asla kaybetmezdi ayakkabılarını. Ama özentisinden bahçeye gömerdi. Elimde kürekle ayakkabı ararken ‘Söyle Rok nereye gömdün?..’ diye sızlanacağımı düşünüyordum.

Ve bir an küreği atıp ‘Gorbi sen de yeme onu... O senin ayakkabın...’ diye koşuşturacağımı...

Elbette ayakkabıları boyama-parlatma günü de gelecekti.

Ayaklarımı ‘V’ harfi şeklinde açıp oturmuşum. Topraktan çıkartılmış ya da yarısı yenmiş on altı ayakkabı önümde... Muhterem karım ‘Yumuşatıcı da sürmelisin’ diyor. Başım önümde fırçalıyorum on altı ayakkabıyı ve muhtemelen ağlıyorum.

Köpek ayakkabıları neyse ki Türkiye’ye gelmedi.

Ve her şey geride kaldı. Rok ile Pako gittiler. Gorbi hasta, ayrılma zamanının yaklaştığını düşündükçe burnumu çekiyorum.

Çıtır kız ise ayakkabısız geziyor.

*

Bütün dünya ‘Hayvan Hakları Haftası’nı kutluyor bugünlerde.

Biz çevremizdeki kedilerimiz, köpeklerimiz, kuşlarımız için... Ormanlarımızdaki ceylanlar, ayılar, sincaplar için... Denizlerimizdeki kaplumbağalar, yunuslar için ayakkabı ya da pasta istemiyoruz.

Yaşama hakkıdır istediğimiz...

Belediyelerin zehirleriyle, tüfeklerle, taşlarla, sopalarla öldürülmemelerini istiyoruz.

O kadar...
Yazarın Tüm Yazıları