Cenaze töreni alanında, şehit babasının tabutun önündeki fotoğrafına öyle bakıyordu küçük Efe.
O fotoğrafın arkasındaki "sandığın" içine; babası ile birlikte tüm mutluluğunun, tüm çocukluk kahkahalarının, tüm güzel günlerinin konulup, sonra bir bayrağa sarılıp gömüldüğünün henüz farkında değildi.
Tıpkı bu ülkedeki milyonlarca yetişkinin; onurlu bir Türkiye’nin gömüldüğünün farkında olmayışları gibi.
*
Bu büyük bir oyundur.
1950’den sonra devamlı iktidarda olan "tek partinin", ABD’ye mahkûmiyetinin bedelidir bu:
Orada bir Kürt devleti....
Lami-cimi yok.
Tayyip Erdoğan’ın Celal Talabani’yi iki hafta önce kucaklaması, Özal’ın Celal Talabani’ye Çankaya’da sarılmasının devamıdır.
Bunlar ABD’nin lafından çıkamazlar.
*
Erdoğan’ın Kürtlere "nota" vermesi ne peki?
Tiyatro...
"Gücü, tepkisi, bağımsızlığı, kimliği, saygınlığı, itibarı olan başbakan"ı oynuyor.
O kadar...
İktidar olmak için önce ABD’ye koşan, iktidarında Amerikalılara danışmanını gönderip "Deliğe süpüreceğinize kullanın" diyen bir Başbakan ABD’nin istemi dışında kıpırdayamaz.
Bunu hepimiz biliriz.
Tam tersine; Kürt devletinin yollarını, kışlalarını, hükümet binalarını, okullarını, ordu lojmanlarını yapan kim?
İktidarın müteahhitleri...
"Nota" verilmişmiş...
*
"Babaya son bakış"a bakıp daldım.
Küçük Efe; en değerli, en muhtaç olduğu, en sevdiği, en çok özleyeceği şeyini verdi.
Ama bizler...
Bizler; tüm bu kirli oyunları bildiğimiz halde, çıkarlarımızdan, avantaları paylaşmaktan, kirli oyunları alkışlayıp yolunu bulmaktan ödün vermiyoruz.
Farkındayız, sadece utanma duygularımızı yitirdik.