Bizim medyada yer alan ve uzun uzun tartışılan, eleştirilen, yakınılan, devlete yakışmadığı söylenen, bir sürü patırtı kopartılan her şey vardır bunun içinde.
Devlette türbandan en az üç çocuğa... İçki yasağından kadrolaşmalara... Yazarların-çizerlerin sabaha karşı yataklarından alınmalarından generallerin sindirilmesine kadar...
Tümü karşı devrimin parçalarıdır.
Bu bir çatışma...
Erbakan’ın o ünlü "Kanlı mı olacak, kansız mı olacak?" tespitinden "Kansız" olanını deniyorlar.
O kadar...
*
Her şey vardır bunun içinde:
Yargıyı sindirmek de, telefonları dinlemek de...
Tüm olupbitenler; Türkiye’nin boynuna dolandırılmak istenen zincirin halkalarıdır.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın, "Türkiye’de Müslüman çoğunluğun dini özgürlüğünü yaşayamadığını" söylemesi de asla bir gaf ya da sıradan bir laf değildir.
Hem özlemlerinin, hem niyetlerinin ifadesidir.
Hem de kararlılıklarının...
*
Söyler misiniz; Diyanet İşleri’ne dört bakanlık bütçesi kadar para ayıran, okuldan çok camisi, kütüphaneden çok Kuran kursu olan, her cumhuriyet okuluna karşılık iki tarikat kolejine sahip Türkiye’de "Müslüman çoğunluğun yaşayamadığı özgürlük" nedir?..
Nedir eksik olan?..
Dışişleri Bakanı sıkılmadan bakanı olduğu devleti yabancılara böyle ispiyonluyorsa...
Nedir eksik bulduğu?..
*
Çünkü henüz amaçladıkları ve yürüdükleri rejime tamı tamına varabilmiş değiller.