SABAH sabah evde Başbakan’ın "grup konuşmasını" dinledim, bütün haber kanalları bu konuşmaları her zaman naklen-canlı veriyorlar.
Ben hiç kaçırmam.
"Başladı-başlıyor" derken, başladı.
AKP’liler daha Başbakan ağzını açmadan onu uzun uzun ayakta "Yani ne kadar da güzel konuşacak" diyerek alkışladılar.
Zaten çok güzel konuştu.
İnsan dinleyince "Doğrusu huzur, güven, mutluluk dolu bir memleket" diyor.
Sık sık patlayan alkışlar altında genelde şöyle der büyük devlet adamı:
"Dört yılda nereden nereye geldik, bu da böyle biline..."
Ekonomi...
İşsizlik...
Yolsuzluk...
Dış itibar...
Yaşlılar, çocuklar, kadınlar...
Çanakkale şehitleri, manevi birlik ve beraberlik...
Tümü tamam...
Büyük devlet adamı konuştukça "Huzur ve güven işte bu..." diyor insan.
*
Ve huzur ile güven yüklü olarak gazeteye doğru kapıdan çıkarken, muhterem karım kapı aralığından tembihler:
"Kapkaççı çarpmasın diye, yine çantayı altına alıp üzerine oturma, içinde gözlüğün var...
".......!"
"Soranlara adını söyleme... Öyle unutacağın ’Muhammed Hutbettin Kıblecioğlu’ gibi upuzun isimler de bulma kendine... Sonra yine soran olursa unutacaksın adını..."
".......!"
"Arabana birisi çarptı mı, bırakıp kaçacaksın biliyorsun..."
".......!"
"Yazını da dikkatli yaz... Öyle her şeye karışma sen... İyi şeyler de oluyor de..."
".......!"
"Eve dönerken de biliyorsun kapıya üç defa vurup biraz bekleyip üç defa daha vuracaksın, sonra iki... Yine ’hırsızlar kapıyı öğrenmesin’ diye pencereden girmeye kalkma..."