Ormanı yakan insanı, ormandaki solucanlar kadar sevmediğim doğrudur.
Sulak alanın kara tavuklarını, o sulak alanı kurutup kooperatif evi yapandan daha çok sevdiğim de gerçek.
Ben hayvanları öldürten belediye başkanını, kedilerden daha çok sevemem.
Dolandırıcının, sahtekárın, ikiyüzlünün, saf insanları sömürenlerin, yetim malını yağmalayanların, yanımda bir katır kadar değeri yoktur.
*
İşte; Türkiye iki gündür linç edilen bir ayının hazin ölümünü izliyor. Büyükler dehşet içindeler, bakan çocuklar ağlıyorlar.
Ben o suda çaresiz, başı taşlarla ezilen ayıyı seviyorum.
Onu linç eden insanları değil...
Sopalarla kafasına vurula vurula öldürülen, her canlı gibi serinlemek için girdiği suda neye uğradığını şaşırıp canı yandıkça bağıran ayı ile bu eziyeti yapan insanlar kıyaslandığında...
Elbette ayıdan yanayım.
*
Ama "O insanları değil, hayvanları sever" diyen sevgi yoksunu hiçbir zaman bunu anlayamaz.
Bilemez...
Bu yüzden çocuklar; sevgiyi-barışı-merhameti anlatan Pako’nun köşesini, onun kin-nefret-düşmanlık-intikam aşılayan yazılarından daha çok okudular. Pako’nun okur sayısı, onun yazdığı gazetenin toplam tirajından fazlaydı, açıp bakın tiraj arşivlerine...
25 yıl yoksullar, işsizler, hastalar, yağmalanan ve çalınan insanlar için yazı yazmış birisi olarak açıkça söylüyorum: