Hatip...

BAŞBAKAN ekranda gözükür gözükmez, nedense ben onun mevlit okuyacağı duygusuna kapılırım.

Nedense bana, sanki ceketinin sağ cebinde kenarı dantelli bir beyaz külah varmış, birazdan onu çıkartıp başına geçirecekmiş gibi gelir.

Ve iki yana sallana sallana "Bir beyaz kuş geldi, dedi ki ey Bilal-i Habeş..." diye başlayacakmış duygusuna kapılırım...

Boynumu yana yatırır, huşu içinde bir gözüm kapalı beklerim.

Ama o şöyle başlar:

"Sen ne diyorsun be adam?.."

Ya da:

"Yav sen ne anlarsın..."

*

O büyük bir hatiptir.

Misal bayramın ikinci günü "Türkiye’de barış, kardeşlik, sevgi rüzgárları esiyor, bunu da söyleyeyim..." deyince, demek ki "İşte..." demişim:

"İşte mevlit değilse bile, mevlit-i şerif kadar güzel sözler..."

Barış, kardeşlik, sevgi...

Üstelik rüzgar formatında.

Boynumu bükmüşüm, tek gözüm kapalı...

Ama o ekledi:

"Sen ne diyorsun, biz ağzımızı bozmayız... Pislik pislikle temizlenmez..."

Buyrun...

Beğenmediği kim varsa "pislik" yaptı mı bizim hatip?..

Kimleri beğenmediğini, kimlere kızdığını ise tepeden aşağıya doğru, irili-ufaklı varın siz sıralayın.

*

Böyle büyük hatipler vardır.

Zarif sözcükleri bulup, bir kuyumcu gibi işlerler, ki hayran olursunuz. O güzel cümleleri nasıl kurduklarına şaşırıp kalırsınız.

Diyelim ki Atatürk’ün "Yurtta sulh, cihanda sulh", Gandi’nin "Sev ki sevgi yaşasın", Wilson’un "Elini kardeşine uzat", Mao’nun "Toprağın çocuklarıyız" gibi...

Bizim hatibin sözü de bu:

"Pislik pislikle temizlenmez..."

Ne yapacaksınız.

Bizim hatibimiz böyle.

Üstelik Türkiye’nin Başbakan’ı hatibimiz.

Bizi temsil ediyor.

Ben o sözü de çok severim:

"Her toplum layık olduğunu bulur..."
Yazarın Tüm Yazıları