Bir an için hareket halindeki varlıkların gerektiğinde duramadıklarını düşünün; otomobiller, trenler, limana girmiş gemiler, asansörler...
Elimiz, dilimiz...
Hiçbir şey duramıyor.
Dursunlar istiyoruz ama duramıyorlar.
Metro, yarış atları, sevişen çift, bisiklette giden adam, yazmaya başlamışken ben, konuşan politikacı, askerler, Süleyman Bey...
‘‘Durmanın’’ nasıl bir nimet olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Düşünebiliyor musunuz; durağa geldiniz ama duramıyorsunuz.
*
Bu memlekette sadece kamyonlar duramadığı için neler olduğunu görüyorsunuzdur.
İstanbul'da duramayan tankerden sonra yurdun dört yanından ‘‘duramayan kamyon’’ haberleri gazetelere-televizyonlara yansıdı. Hoş daha önce de duramıyorlardı ama, duramamak güncel değildi.
Peki niçin bizim kamyonlarımız duramıyor?
İnternetteki bilgilere göre kamyonlar Batı'da en az sorun yaratan araçlar.
Bizim kamyonlarımız ise genelde duramıyorlar.
Yatak odalarına girmiş az kamyon resmi mi yayınladık.
*
Medya yine dipsiz haberlerle geçiştirdi, tanker kamyonunun niye duramadığını.
Oysa...
‘‘Çift dingil’’ nedir bilir misiniz?
Kamyon alanlar hemen gidip Konya'da, Adapazarı'nda bir dingil daha taktırırlar.
‘‘Çift dingil’’ kamyon olur on tekerlekli. Bir seferde daha çok yük götürüp, daha çok para kazanmak için.
Oysa fabrikaları kamyonların frenini, dengesini tek dingile göre yapmışlardır.
Kamyon yürür ama duramaz.
Ve kamyon-TIR-tanker duramadıklarında, bizler toplanıp bakarız ‘‘Niye duramadı’’ diye.
(Buna hangi Sanayi Bakanı izin verdiyse -muhtemelen bir seçim öncesi o da duramadı- bunca kan akmasının sorumlusu-suçlusu odur.)
*
‘‘Duramayan kamyonlar ülkesi’’ böyle...
Kamyonlar çok yük alıyor, çok para getiriyor, iyi gidiyor, ama duramıyorlar.