LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
AJANS haberine göre; malum dinci gazete bir deve hazırladı, Ahmet Necdet Sezer Çankaya’dan indiği gün kesmek üzere.
Deveyi süslediler.
Deve de sanıyor ki iyi bir şey olacak.
Ama Abdullah Gül yukarı çıkıp da Sezer oradan ayrıldığı an, yatırıp kesecekler deveyi.
Deve her şeyden habersiz.
Arkadaşlarda bu alışkanlık vardır, uçak uçsun diye deve kestikleri gibi, şimdi de Abdullah Gül yukarı uçsun diye deveye gereksinim duyuyorlar.
Deve süslü süslü oturuyor.
Kuyruğunu sallamakta.
*
Yani cuma akşamı Genelkurmay’ın "muhtırası" deveyi yakından ilgilendiriyor.
Elbette demokrasimiz, rejimimiz, AKP iktidarı, dini siyasete alet edenler ile de ilgili ama deve ile de ilgili.
"Muhtıranın" özünde bir anlayış farklılığı yatıyor.
Çağdaş-uygar bir yaşam biçimine ulaşmak isteyenler, ilkel ortaçağ yaşam biçimine dönmek isteyenlere engel olmak istiyorlar.
"Muhtıranın" özü bu...
Şimdi "Pekiiii... Deveyi bu rejimsel olayın neresine sokacaksın?" diyeceksiniz.
Deve tam ortada bir yerde.
Laik sistem kaybedip de Çankaya dinci sistemin eline geçtiğinde, deve gidiyor.
Ama o süslendikçe sanıyor ki iyi olacak.
*
"Muhtıranın" görünen yanı; asker Çankaya’yı asla ve asla dincilere bırakmayacak.
Çünkü orayı Atatürk’ün makamı ve Başkomutanlık sayıyor...
Aksini ise Atatürkçülüğe ihanet kabul ediyorlar.
Beş yıla yakın AKP iktidarına seslerini çıkartmayıp, sıra Çankaya seçimlerine gelince "muhtıra" vermeleri bu yüzden.
Dönüyorum deveye:
Süslenince sandı ki bu iyi bir şey.
Ama Abdullah Gül cumhurbaşkanı olup da Çankaya dincilere geçtiği an deve gidiyordu.
"Muhtıra" tam bu sıraya denk gelmekte.
Literatüründe "Beni bu eşeklerin peşinde gitmek öldürür" gibi bir özeleştiri olan deve yine kurtuldu sayılır.
Ve kuyruğunu sallamakta...
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları