Farkına varsanız da varmasanız da, bir sinsi değişimin içindesiniz ve eskisi gibi değilsiniz.
Direnseniz de, arada bir "Ben değişmedim" deseniz de, bir "ulusal değişimin" parçasısınız.
İşte; sadece son bir haftada Türkiye’nin ne kadar değiştiğini size sıralamalıyım:
- Erkek için erkek hemşire TBMM’deki komisyonlardan geçti.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan şehir hatları vapurlarında birer "dua odası" olması (Mescid’in adını bu sefer böyle uygun görmüşler) kesinleşti.
- Şeriatçıların "Doğurabildiğin kadar çok doğur" kaidesine uygun olarak, çok çocuk doğuranların daha az vergi vermesi yeni vergi sisteminde yerini aldı.
- İzmir ve çevre illerde ünlü heykeltıraşların eserleri, özellikle kadın heykelleri bir gecede kırıldı.
- Selamlaşmada "Günaydın", "Merhaba", "Tünaydın", "İyi günler" gibi dileklerin dinen uygun olmadığı, bunun yerine "Selamünaleyküm" demenin gerekli olduğu resmen açıklandı.
- Başbakan’ın "Tanırım ve kefilim" dediği, BM’ye göre uluslararası terörist sayılan El Kadı’yı soruşturan maliye başmüfettişine bir günde tam yedi ceza verildi.
Tüm bunlar sadece bir haftadaki değişim.
Değişime devam:
- İmam hatiplerin önünü açmak zor gözüktüğüne göre, gelecek yıl uygulanacak müfredatta, tüm ilköğretim imam hatipleştiriliyor. Çocuklara cami krokisi çizdirmek de var müfredatta, CD’lerle "hac ibadeti" de, uygulamalı abdest de...
*
Doğum sayısından çocuğun eğitimine... Sanat düşmanlığından suç tanımına... Vapurlara sokulan mescitlerden selamlaşmaya kadar...
Yavaş yavaş değiştiriliyorsunuz.
Ve değişiyorsunuz.
"Arkadaşlar değişti mi, değişmedi mi?" derken, bu koca toplum kendi seçtiği iktidarın rüzgárına kapılıverdi.
Dönüp bakın çevrenize:
Sokaklara, koridorlara, bekleme salonlarına, selamlaşmalara, kılıklara, kıyafetlere, çarşıya, pazara, insanlara bakın; Türkiye giderek Arabistan’a benziyor, herhalde Belçika’ya değil.