Bu sefer de Cumhurbaşkanı’nı önce eleştirdi, sonra görüşmeye gitmedi ve biz adamlarına sorduk:
"Ne oldu?..."
"Küstü..."
Daha önce de Genelkurmay’a, YÖK’e, Yargı’ya, Merkez Bankası’na, yağmur yağmadığı için Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne ve bir ara Ertuğrul Özkök’e küsmüştü.
Küsünce surat asıp öyle oturuyor.
Ben de çok küstüğüm için bilirim; dün İzmir’de tatbikatı izliyor gibiydi ama aslında izlemiyordu. İçinden "Bu bana yapılmaz... Bir yap iki yap, olmaz ama..." dediğinden eminim.
Biliyorsunuzdur; İzmir’e de küstür.
Bir tek ABD’ye küsmüyor.
PKK’ya göz yumsa da, Kerkük’ü Kürt kenti yapsalar da, askerimizin başına çuval geçirseler de küsmüyor, küsemiyor.
İnsan traktöre küser mi?..
Bu küsmüştü.
AOÇ’de kullanmaya kalktığı traktör ileri yerine geri gidince buna son derece içerlemiş, traktöre surat asmıştı. O günden bu yana ne zaman bir traktör görse yüzü asılır ve başka yere bakar diyorlar.
Traktör tamam da, altı şehit verildiği gün bir Başbakan, nasıl olur da devletin yapması gerekenleri görüşeceği Cumhurbaşkanı’na küsüp Çankaya’ya çıkmaz?
Ayrıca çıkmaması da belki iyi olmuştur.
Diyelim ki çıktı...
Ama konuşmuyor.
Tabii ki Cumhurbaşkanı da konuşmuyor.
*
Ben hiç böyle Başbakan görmedim.
Devletin tüm parçalarıyla (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, YÖK, Genelkurmay Başkanlığı, muhalefet, aydınlar, sivil toplum örgütleri, Milli Güvenlik Kurulu, Askeri Şûra, Cumhurbaşkanı, vs...) küs ve kavgalı bir Başbakan’ın, özellikle ulusal dayanışma gerektiren terörle mücadele edebileceğini nasıl düşünebilirsiniz?
Düşünemezsiniz...
O zaman...
O zaman onu beş yıl daha bu güzel ülkenin başına "Başbakan" yapmalısınız(!)