BENİM "darbe çığırtkanlığı" yaptığımı öne sürenler, Genelkurmay Başkanı’nın ne söyleyeceğini öğrenmek üzere herkesten önce koştular Genelkurmay’a...
Ben gitmedim.
"Ses... Ses..." başlıklı yazımı birinci sayfasından gösterip "Darbe çığırtkanlığı" ilan eden ve "skandal yazı" başlığını koyan Yeni Şafak’ın ise birinci sayfasında kocaman vardı:
"Genelkurmay Başkanı dedi ki..."
Nitekim Yeni Şafak’ın yayını üzerine, iktidara yakın örgütler, hakkımda "Suç duyurusunda" bulundular; darbe kışkırtıcılığından.
Mahkemede "darbeci" olmadığımı nasıl anlatacağım bilemiyorum.
Dönüyorum Yeni Şafak’a:
"Paşa dedi ki..." konusunda yazılmış tam yedi makale okudum, beni "darbeci" ilan eden gazetede.
*
Pekiii...
Genelkurmay Başkanı’nın ne dediği anladı mı arkadaşlar?..
Hayır...
Hem benden çok kulak kabarttılar, hem ne dediğini anlamadılar.
Dedi ki Paşa:
"Cumhuriyetin temel değerlerine, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı, ama sözde değil özde bağlı bir cumhurbaşkanının seçileceğini umut ediyorum..."
Söyler misiniz; Cumhurbaşkanlığı için adı geçen ve bu tarife uymayan ilk kişi kimdir?..
Tayyip Erdoğan...
Ama herkesten önce Tayyip Erdoğan bu tarifi "Çok olumlu ve isabetli" buldu.
Tıpkı kendisine yaranmak için birçok yazarın-çizerin-yorumcunun, bu çok açık ve net tarifi, "Asker ne kadar da tarafsız" şeklinde yorumladıkları gibi.
Elinizi vicdanınıza koyunuz, size "tarafsız" gibi geldi mi?..
*
Bu yazdıklarım aslında "bir darbecinin günlüğü"dür.
Şimdi sabahları kalkıp boş odada "Ben darbeci değilim hákim bey..." diye başlayan savunma provalarımı yaparım.
Savunmamı unuttuğum yerde, üç adım sağa, üç adım sola zıplarım.
Her şeyi "sözde" olduğu için "özünü" yitirmiş bir toplumun yazarı olarak dizime vururum.