Ben randevu yerimiz bu köşede sizi yine de beklerim.
Endişeli bir sevdalı gibi.
Terk edilme korkusu içindeki sevgilinin "gelecek-gelmeyecek" evhamı içinde, burnumu arada bir civciv gibi uzatıp yollara bakarım.
Elimde kelimelerden bir buket, içinde harflerden çiçekler, evhamdan çizgi çizgi gözlerim.
Bıkmadan beklerim...
*
Dün meslek hayatımda bir ilki yaşadım. Arkadaşlarımıza göre ise Türk medyasında ilk bu:
Önce kimi tanıdıklar telefon açıp, "Vatan Gazetesi’ne geçmişsin, ilk yazını okuduk, hayırlı olsun" dediler.
Onlara öyle bir şey olmadığını özenle anlattım:
"Geçsem, geçtiğimden haberim olurdu.Bir defa geçtiysem burada olmamam lazımdı.Burda olduğuma göre demek ki geçmedim..."
Vatan Gazetesi’ni açıp baktım; evet benim yazım, üzerinde fotoğrafım, köşem olduğu gibi orada.
Meğer yürekli okurum M.Sururi Tomruk, geçenlerde yayınlanan "İstemem..." başlıklı yazımı "ilan" olarak Vatan Gazetesi’ne vermiş, olduğu gibi bir köşe yazısını...
Telefonla da bizim Leyla’ya, "O yazıyı daha çok insan okusun istedim, parasıyla ilan olarak verdim" diye not bırakmış.
Elbette gurur duydum.
Çünkü medyada böyle bir şeyin ilki-milki olmak bir yana, bir okurun yazarına sahip çıkmasının ne kadar önemli olduğunu, okur ile yazarların aslında birbirini tamamladıklarını, okurları yanlarında olmadığında yazarların bir hiç sayılacağını düşündüm.
Sonra...
Sonra; bir vefalı okurum, öbür gazetelerin okurlarına da ulaşsın diye (kim bilir ne kadar para vererek) yazımı ilan olarak yayınlatırken... Bizim medyaya kızan kimi okurlarımın bana attıkları "elveda" notlarını okudum bir bir.
*
Olsun...
Ben bu köşede beklerim.
Elimde özenle topladığım sözcüklerden buketim.
Terk edilmiş sevgililerin evhamı içinde, yüreğimde "ya gelmezse" korkusu...