Erdoğan; bakanları ile isim konuşmadı, milletvekilleri ile konuşmadı. Parti MKYK’sı ile konuşmadı.
Gitmiş balıkçıya...
"Cumhurbaşkanlığı meselesini balıkçı ile istişare ettik" diyor.
Balıkçı "Bunun tavası olur, ızgarası olur, fırında da olur" gibi istişarelere alışıktır gerçi. Ama balıkçının "Kimden cumhurbaşkanı olur" görüşü ilk kez demokrasimizin tutanaklarına geçiyor.
O zaman balıkçı tezgáhından çıkan ilk cumhurbaşkanı bu...
Bizim medya ise; geç kalmakla birlikte, turp, roka, limon niyetine başlıklarıyla yetişti istişareye:
"Gül gibi açtı..."
"AKP buketinin Gül’ü Cumhurbaşkanı..."
"Doğum tarihi; 29 Ekim..."
"Göbek adı; Cumhur..."
Yeni cumhurbaşkanımızın doğum tarihinin "29 Ekim" oluşu ve göbek adının "Cumhur" olması bir hikmete işaret ediyordur.
Ki ABD elçisi, durup dururken mutluluğunu açıklamadı.
Çünkü yeni cumhurbaşkanımızın ismindeki bir ilahi hikmet, medyamız kadar ABD’nin de dikkatinden kaçmamıştır.
Tekrar bakın:
ABDullah...
*
Patronlar, ABD, medya ve kimi halkımız tarafından olumlu bulunan Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı eğer 367 barajına takılacak gibi olursa...
Tayyip Erdoğan yine doğru balıkçı pazarına...
Olmadı; meseleye yüce mahkeme baksın diye, Anayasa Mahkemesi Başkanı Hanımefendi’nin kafasını camdan uzatıp "Taze balık..." diye bağırması da olur.
Çünkü balıkçıile istişareyi biliyor arkadaş.
Hukuk, Anayasa, içtüzük, demokrasinin evrensel ilkeleri, içtihatlar ona göre değil.
"Balıkçı ile istişare ettim" diyor.
İster misiniz; balıkçı istişaresi ile alınan kararlarda sorun çıktığında Anayasa Mahkemesi yerine de köfteciye gitsin.
Ne yapabiliriz?..
Bu cennet kadar güzel vatan üzerinde yaşayan insanların, neden süründüğünün yanıtını görüyorsunuz aslında...