Komutan ‘‘Sağa dön...’’ diye bağırdığında, kimi askerler ‘‘Bunu bir tartışalım, bakalım sağa dönmek iyi mi?’’ diyemezler.
Ya da kimisinin ‘‘Oylama yapalım, bakalım sağa mı, yoksa sola mı dönülsün?’’ deme hakkı olmaz.
‘‘Sağa dön’’, sağa döndür...
Askerlik, demokrasi ile bağdaşmaz...
Yüzbaşı ‘‘Karşı tepeye doğru marş marş...’’ diye zıplayarak bağırdığında ‘‘Çoğunluk kantine doğru marş marş istiyor komutanım’’ demek belki demokratçadır, ama kışlada suçtur...
Yine de askerler yeryüzünde demokrasinin var olması için şart...
*
Ya bizim asker?..
Büyük bir sabırla demokrasi sınavı veriyorlar.
‘‘Kan kusup, kızılcık şerbeti içtim demek’’ deyimi belki de bugünlerde en çok onlar için geçerli.
Bakın:
Tayyip Erdoğan eğer subay olsaydı, giydiği hükümlerden ve yaptıklarından dolayı ‘‘irticai faaliyetleri’’ gerekçesiyle ve Askeri Şûra kararıyla Ordu'dan atılmıştı.
Ama o dün Askeri Şûra'ya başkanlık etti.
Demokrasiye bundan daha iyi saygı nasıl olur?
*
Üstelik Türk askerini yıpratma, küçük düşürme kampanyaları tüm şiddetiyle sürerken...
Bir yandan; 7'nci Uyum Paketi, sanki askerleri rencide etme formatında sunuluyor.
Beri yandan; Ordu'nun laik-Atatürkçü kabuğunu kırma çabaları, akıl almaz oyunlarla, askerleri küçük düşürme kampanyaları ile her gün biraz daha azıyor.
Öte yandan; AB basın organlarında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bir saldırı furyasıdır başladı.
AKP'lilerin densiz densiz konuşmalarını ise izliyorsunuzdur...
*
Oysa onlar bizim askerlerimiz...
Savaş meydanlarında şeriatçılar tarafından arkadan vurula vurula cumhuriyeti kurmuş, demokrasinin temellerini atmış bir ordunun, bugünlerde bağrına taş basıp, ama demokrasiye toz kondurmaması az şey mi?..
Onları, o yüce yerlerinden asla alaşağı etmemeliyiz...
Onların bize getirip getirip sundukları demet demet gururu asla unutmamalıyız...