Paylaş
◊ Cannes Film Festivali’nde ilk gösteriminizi yaptınız. Neler hissettiniz?
- Sam Levinson: En büyük hayalim gerçek oldu... 10 yaşındaydım, dünya sineması hakkında pek bir şey bilmediğimi hatırlıyorum. İzlememe müsaade edilmeyen Tarantino’nun çılgın filmini, bir arkadaşımla onların evine gizlice girip izlemiştik. Bu sayede Cannes Film Festivali’ni keşfettim.
Buraya gelme hayalim vardı. Bu festivalde yaşayabileceğim en dokunaklı ve duygusal deneyimlerden birini yaşadım. Çok sevdiğim bu kadroyla burada olmak benim için dünyalara bedeldi.
◊ Dizide ünlü bir pop şarkıcısını canlandırdınız...
- Lily-Rose Depp: Jocelyn, etrafında tuttuğu insanlarla mücadele ediyor ve ona doğruyu söyleyip söylemediklerini merak ediyor. Bence bu hayatta da olan bir şey. Her şey kendinizi iyi insanlarla çevrelemekle ilgili. İşte bu yüzden burada, tüm bu harika insanlarla çevrili olduğum için çok mutluyum. İkinci olarak, bu proje ve bu insanlar benim için her şey demek. Biz gerçekten bir aile olduk.
ÇIKIŞ NOKTAMIZ ÇARPIK BİR PERİ MASALI YAPMAKTI
◊ Abel, nam-ı diğer “The Weeknd”... Hikâyenin oluşumunda, başından beri Sam Levinson ile birlikte çalıştınız. Başlangıç noktanız neydi?
- The Weeknd: Sanırım başlangıçta müzik endüstrisi ve onun hakkında bildiğim her şeyle karanlık, çarpık bir peri masalı yapmak, onu yükseltmek ve hem benim hem de Sam’in sevdiği filmlerden ilham almak istedim. Ama bu gerçekten ikimizin de müziğe olan sevgisiydi. Sam’in “Euphoria”daki müziğe ne kadar dahil olduğunu öğrendim. Onunla dizideki müzik üzerinde çalışmaya başladığımda odaklanmak istediğimiz için kilitleri açmayı başardık. Kendini bulmaya çalışan birini yaratabilir miyiz? Benim deneyimlerimi kullanmak, onun bir sanatçı olarak deneyimlerini kullanmak, Lily’nin bakış açısı, sadece özel, cüretkâr, heyecan verici ve eğlenceli bir şey yaratmak insanları güldürdü, bazılarını da kızdırdı. Ve her zaman Sam’le çalışmak istemişimdir. Biz her şeyden önce arkadaşız.
Cannes Film Festivali’ne gelip seyircilere bakar, burayı deneyimler ve herkesin ne kadar etkilendiğini görürdüm. “Şu adamların ağlamasına bak. Bunca insanın önünde asla ağlayamam” derdim. Ve sonra tabii ki Sam ve Lily’ye baktığımda dağıldım çünkü onları sevdiğimi biliyorum.
◊ Tedros rolünü oynuyorsunuz. Tedros gibi biriyle tanıştınız mı?
- The Weeknd: Tedros, Jocelyn (Lily-Rose Depp) için neredeyse bir engel gibiydi... Karanlık ve kötü karakter gibiydi. Ama üzerinde daha fazla çalışmaya başlayınca bir şekilde bu tuhaf karaktere âşık olduk. Bu nedenle, tam olarak Tedros’un ilhamını belirlemek zor. Ama Tedros gibi biriyle karşılaştım mı diye düşünecek olursam, hayır tanışmadım. Umarım tanışmam. (Gülüyor)
◊ Peki Jocelyn karakterinde kendinizi gördünüz mü?
- The Weeknd: Jocelyn’in çoğu kesinlikle benim ve tanık olduğum diğer sanatçıların deneyimlerinden ilham alıyor. Yine, hayatımda bazı doğru kararları verdiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Benim için Jocelyn, neredeyse alternatif bir gerçeklik gibiydi. Neredeyse onu dünyaya göstermeye ya da genç sanatçılara doğru kararları vermeyi öğretmeye çalışıyorum gibi... Ama evet, ben elbette Jocelyn’deyim.
JOCELYN DUYGUSAL ÇIPLAKLIĞINI YANSITIYOR
◊ Lily-Rose, bir pop yıldızını canlandırmak nasıl bir histi?
- Lily-Rose Depp: Her zaman çok izlenen insanlar olmak, onlar hakkında gerçekte bildiğimizden çok daha fazlasını bildiğimizi hayal etmemiz, bence bu çok garip bir şey. Bu türden bir karakteri keşfetmek ilginçti. Bu kadar izlenen ama gerçekten görülmeyen birinin ruhunda neler oluyordu? Yalnızken zamanı nasıl geçiyordu? Çözüldüğünde nasıl görünüyor? Evet, bence bu karakterle ilgili ilginç olan bir şeydi.
◊ Sam, kadın cinselliğine yaklaşımının hem devrimci hem de işleri çok ileri götürdüğünü gördüm. Cesur sahnelerde nasıl birlikte çalıştınız?
- Sam Levinson: Bazen devrim niteliğinde olabilecek şeylerin çok ileri götürüldüğünü düşünüyorum. Bence çok cinselleştirilmiş bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle Amerika’da pornografinin etkisinin gerçekten güçlü olduğunu düşünüyorum. Lily ile çalışırken, onun kim olduğu, Jocelyn’in kim olduğu ve ne hissettiği, neyle uğraştığı birçok tartışma yaptık. Bu noktadan sonra, cinsellik o karakterden çıkıyor çünkü bu kadar güçlü bir benlik duygusuna ve bu kadar güçlü bir cinsel duyguya sahip bir karaktere sahip olduğunuzda sorulacak çok şey var: Bunu neden yapıyor? Neden bunu giyiyor? Neden bunun hakkında şarkı söylüyor? Aynı zamanda insanları cezbeden şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Seyirciyi çeken şey bu. Bir hayal gücünü çeken şey budur.
- Lily-Rose Depp: Jocelyn’in doğuştan oyuncu olduğunu düşünüyorum. Bence oyunculuk profesyonel hayatını değil, hayatının her alanını kapsıyor. Giyinme şekli, sürekli size bir şeyler anlatmaya veya etrafındaki insanlara bir şeyler söylemeye, bir şekilde kendini ifade etmeye çalışıyor. Ayrıca karakterin zaman zaman sergilediği çıplaklığın, onda duygusal olarak gördüğümüz çıplaklığı fiziksel olarak yansıttığını düşünüyorum. Ve bu, karakter için gerçekten önemli olduğunu hissettiğim bir şeydi.
ŞÖHRET GERÇEKTEN YOZLAŞTIRIYOR
◊ Dizide Britney Spears’a doğrudan gönderme var... Linç yemekten endişe duydunuz mu?
- Sam Levinson: Ben 90’ların çocuğuyum ve Britney, tüm zamanların en büyük pop yıldızlarından biri. Belirli bir pop yıldızı hakkında bir hikâye anlatmaya çalışmıyoruz. Bence daha çok dünyanın bir pop yıldızını nasıl algıladığına ve o bireye uyguladığı baskıya bakıyoruz. Herkesin olmanızı istediği kişi olmak zorundasınız. Bu da çok büyük bir baskı. Ayrıca bunun yalnız bir hayat olduğunu düşünüyorum. Bence şöhret gerçekten insanı yozlaştırıyor.
◊ Lily-Rose, bu konuda sizin endişeleriniz veya eklemek istediğiniz şeyler var mı?
- Lily-Rose Depp: Bence şunu söylemenin de önemli olduğunu düşünüyorum; yani Sam’in dediği gibi birilerinin hikâyesini anlatmıyoruz. Sanat dünyasında pek çok inanılmaz pop yıldızı var. Tabii ki onlara hayranım ve onlara çok saygı duyuyorum. Özellikle de benim yaşamadığım bir yaşam tarzını yaşayan birinin ruhunun derinliklerine inmeye çalıştıktan sonra... Ama bence karakterle yapmak istediğimiz bir şey de onu aynı anda zamanımızın bir pop yıldızı gibi hissettirmekti. Bu kadın bir şekilde kendi düzleminde var oldu. Yapımda pop yıldızı olmayan birçok başka etkiden bahsettik. Mesela, ‘Temel İçgüdü’de filmindeki Sharon Stone’dan bahsettik. Jocelyn üzerinde de çok etkisi olan diğer tüm bu inanılmaz güçlü kadınlardan yapımda bahsettik.
ŞİMDİYE KADAR DAHİL OLDUĞUM EN HEYECAN VERİCİ SÜREÇLERDEN BİRİ
◊ Jane, oynadığınız karakterin özelliklerini tanıdığınız insanlardan mı aldınız?
- Jane Adams: Karakteri tanıdığım hiç kimseye dayandırmadım. Sam’le, herkesle çalışmayı sevdim ve öte yandan Hank’le çok eğlendik. Lily-Rose bu rolde o kadar harika, zeki, komik bir birey ki... Geride kalmamı çok kolaylaştırdı. Bu rolleri oynadığımız için mutluyum çünkü dizi, kadınların herhangi bir sektörde ne olduğuyla ilgili birçok önyargılı düşünceye meydan okuyor. Şimdiye kadar yaşadığım en yaratıcı deneyimlerden biri buydu. Sam harika bir film yapımcısı, bu da harika bir dizi. Şimdiye kadar dahil olduğum en heyecan verici süreçlerden biri.
◊ Destiny karakteri ile Da’vine Joy Randolph... Bu dizi ve oynadığınız karakterle ilgili bizlere neler söylemek istersiniz?
- Da’vine Joy Randolph: Bence karakterimin ilginç tarafı, sürekli manevra yapıyor oluşuydu.
◊ Hank Azaria, süreç sizin için nasıl geçti?
- Hank Azaria: Setteki süreç inanılmaz derecede yaratıcıydı. İnanın bana, sayfaların geç geldiği ve kimsenin ne yaptığını bilmediği, çok ama çok işlevsiz bir sette bulundum. Bu oldukça üzücüydü. Bu dizi ise tam tersiydi. Alışmak biraz zaman aldı, uzun yıllar sonra ilk kez zorlandığımı hissettim. Gerçekten film yapım sürecindeki sevincimi yeniden canlandırdı. Olup biten her şey kendiliğindendi. Ortamda tutku vardı. Yıllardır yaptığım en iyi işlerden biri olduğunu hissediyorum. Bu yüzden tüm bunların bir parçası olduğum için çok minnettarım. Çekim sırasında annem vefat etti. Bir haftalığına dışarı çıkmama izin verme nezaketini gösterdiler. Sonra o enerjim beni işe yönlendirdi. Bu, şimdiye kadar çektiğim en olağanüstü işlerden biriydi.
Paylaş