Paylaş
CATE BLANCHETT: SETTE DEĞiL DISNEYLAND’DA GiBi HiSSETTiM
◊ Son filminiz, Amerika’da çok iyi bir gişeyle açılış yaptı. John Bellairs’ın aynı adlı klasik çocuk romanının sevimli ve sürükleyici hikayesini izledik. Canlandırdığınız Mrs. Zimmerman’ın fiziksel özellikleriyle başlamak istiyorum... Morlar içinde bir kadın...
- Karakteri fiziksel olarak kitaptakinden daha farklı tasvir ettik. Çizimlerini Edward Gorey yaptı ve ortaya hep mor renkte giyinen, gri saçlı bir büyücü çıktı.
◊ Çekimler sırasında ortam nasıldı?
- Ortam çok eğlenceliydi. Her gün sete değil de sanki Disneyland’a gidiyor gibiydim. Film de muhteşem oldu.
16 YAŞINDAKİ OĞLUM BU FİLMİ YAPMAMI İSTEDİ
◊ Eli Roth’u korku filmlerinden tanıyoruz aslında. Bu filmde farklı bir yönünü de görmüş olduk.
- Yapım şirketi, korku filmleri ile tanınan bir yönetmenden aile filmi yapmasını istemiş. Bunu duyduğumda bir şeylerin farklı olacağını anlamıştım zaten. Eli filmlerinde insanları nasıl korkutacağını, nasıl heyecanlandıracağını çok iyi biliyor.
◊ Film yeni bir “Harry Potter” olabilir gibi geldi bana...
- John Bellairs, bu kitabı “Harry Potter”dan çok daha önce yazdı. Sihirli dünyalar ile ilgili birçok hikaye var ama bizimkinin farkı gerçek dünyada geçmesi. Yetim kalmış bir çocuk, ailesi ile anlaşamadığı için onlardan uzaklaşan bir adam ve soykırımdan kurtulmuş bir kadın yani ben! Filmde bütün o eğlencenin, ciddiyetsizliğin, hoppalığın, sihrin içinde minik bir çocuğun kederi var.
◊ Düşünüyorum da çocuklarının da izleyebileceği bir film yapmak, anne için hoş bir durum olsa gerek...
- En büyük oğlum 16 yaşında. Çok fazla film izliyor. Geçen gün bana Humphrey Bogart’ın daha önce hiç izlemediğim “In a Lonely Place” filmini gösterdi. “Tatlım harika ama neden bu filmi izliyorsun?” dedim, “En favori filmlerimden biri” diye cevap verdi. Kulaklarıma inanamadım! Çocuklarımdan çok şey öğreniyorum. “Eski Evdeki Büyülü Saat”in senaryosu geldiğinde mesela “Filmi Eli Roth yönetecek” dedim. Oğlum “Korku filmleri yapan Eli Roth mu? Bir Amblin filmi ve Eli Roth yönetiyor; tam bir patlayıcı etkisi” dedi. “Yani yapmalı mıyım, ne diyorsun?” deyince 16 yaşındaki minik adam “Tabii ki yapmalısın” diye karşılık verdi.
◊ Her zaman onların fikirlerini alır mısınız?
- Çoğu zaman sorarım, evet.
O KADINININ SÖYLEDİKLERİ TÜYLERİMİ ÜRPERTTİ
◊ Film sihirli bir evde geçiyor. Siz inanır mısınız böyle şeylere? Yani perili evler, medyumlar falan...
- Yıllar önce bir film yapmıştım; küçük bağımsız film... Sam Raimi’nin “The Gift” adlı filmi. Orada geleceği görebilen bir medyumu oynuyordum. Film için araştırmalarımın bir parçası olarak Los Angeles’ta birçok medyumla buluşmuştum. Birini de evime çağırmıştım. Kadın bir medyumdu, aynı zamanda FBI için çalışıyordu, gündüzleri yaptığı iş ise emlakçılıktı. Medyum olduğunu da güvendiği insanlar dışında kimseye söylemiyordu. Araştırma yaptığım için her şeyi deftere not alıyordum ama eve gelen medyumun söylediklerini direkt kayıt etmek istedim. Kadın “Eğer istemezsem benim etrafımdaki elektrikli aletler çalışmaz” dedi. Gerçekten her fişi denediğim halde kayıt aleti çalışmamıştı. O evden gittikten sonra fişe taktım, cihaz çalıştı. Gerçekten tüyler ürperticiydi. Yıllar sonra o evden taşınmaya karar verdik. Eşyaları toplarken o film için not aldığım defteri buldum. Okumaya başladım, o sırada iyi ki oturuyordum yoksa kesin bayılırdım. Evime gelen kadının söylediği her şey gerçekleşmiş.
◊ Mesela?
- Mesela “Kendi zamanının önünde bir yazarı oynayacaksın” demiş. “Kısa saçlı ve yazdıklarından dolayı öldürülmüş bir kadın bu. Senin etrafında da korumalar olacak” diye eklemiş. O konuşmadan 2 yıl sonra Veronica Guerin’in hayatını oynadım. Yeraltı dünyası hakkında yazdıklarından dolayı öldürülen gazeteci... Ölümünden sonra davalar açıldığı için yapımcılar koruma tutmuştu benim için, inanabiliyor musun? Ayrıca 4 çocuğum olacağını detayları ile söylemiş. O zaman hiç çocuğum yoktu. Korkutucu! Aklıma geldikçe tüylerim ürperiyor.
ÇOCUKLARIMI BiR FANUSTA BÜYÜTMÜYORUM
◊ Ne söylemeliyim bilemedim... Filmlere dönersek, son zamanlarda genellikle fantastik filmler yapıyorsunuz. Yakında bir drama gelir mi?
- Daha yüzeysel biri mi oldum acaba! Sorunun yanıtına gelirsek, evet. Martin Crimp’in bir oyununun provalarına başladım.
◊ Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisisiniz. Sizin çocuklarınız için para söz konusu edilecek bir şey değil ama onlara dünyada neler olup bittiğini, birçok çocuğun aynı imkanlara sahip olmadığını nasıl anlatıyorsunuz?
- Para herkes için söz konusu... Batıda yaşıyoruz, kapitalist bir düzenin içindeyiz ve insanlar “daha çok şeye sahip olanlar” ve “olmayanlar” diye ikiye ayrılıyor. Ve bu ayırım giderek derinleşiyor. Çocuklarım sahip oldukları imkanların ve ayrıcalıkların farkında. Birleşmiş Milletler için yaptığım bazı ziyaretlerde onlar da yanımda oluyor. Çocuklarımı her şeyden soyutlanmış şekilde bir fanusun içinde yetiştirmektense gerçeklerle ve başkalarının yaşadıkları zorluklarla yüzleştirmeyi tercih ediyorum.
ELI ROTH: İNSANLARI KORKUTMAKTAN ZEVK ALIYORUM
◊ Yönetmenin siz olduğunuzu duyduğumda şaşırdım. Sizin için korkunç bir film sayılmaz...
- Tamam insanları korkutmaktan zevk alıyorum ama bu demek değil ki bu tarz filmleri sevmiyorum. Çocukken sinemada izlediğim, içimdeki film yapma aşkını alevlendiren yapımlar “E.T.”, “Gremlins”, “The Goonies” gibi filmlerdi. Ne tesadüf ki hepsi Amblin filmleri ve artık öyle filmler yapılmıyor. Aile filmleri sınıfına artık ya süper kahraman ya da animasyon filmleri giriyor. O yüzden hem çocukluğuma geri dönmek hem de tüm ailenin bir arada izleyebileceği bir film yapmak istedim.
◊ Sizi ne korkutur?
- İnsanları kategorize eden ve onları yok etmekten korkmayan insanlar beni korkutur. Bu sene 23 okula silahlı saldırı olmuş. Yani plastik pipetleri zararlı diye yasaklayıp da silaha kontrol getirmeyen yöneticiler beni korkutur. Daha sayayım mı? Listem çok uzun....
30 YAŞIMA KADAR O LÜKS MARKALARI DUYMAMIŞTIM
◊ Film klasik bir romandan uyarlandı. Böyle filmlerin çocukların gelişimi için çok önemli olduğunu düşünüyorum...
- Baksana, Instagram’daki her fotoğraf filtreli. Biz çocukluk ve gençlik fotoğraflarımızda nasıl görünüyoruz. Korkunç! Yüzümüz sivilceler, lekelerle dolu, dişlerimiz sıra sıra bembeyaz değil. Şimdi çocuklar pahalı markaları biliyor ve giyiyorlar. Ben 30 yaşıma kadar o lüks markaların adını bile duymamıştım.
Paylaş