Paylaş
◊ Filmde vermek istediğiniz mesajlar hakkında neler söylemek istersiniz?
- Bu film, ergenliğe adım attığınızda ortaya çıkan duygu ve düşüncelerle ilgili. Bazı düşünce ve duygular hiçbir zaman kolayca çözülemez. Bu duyguları her zaman yönetmeniz ve bunlarla uğraşmanız gerekir. Sanırım başlangıçta gençler kaygıdan kurtulabileceklerine inanıyor ama o başa çıkmanız ve yönetmeniz gereken duygulardan biri. Bu his bile bir şeyler öğretmeye çalışıyor ve bu nedenle kaygıyı ortadan kaldırmayı değil, onu nasıl yöneteceğinizi öğrenmelisiniz.
◊ Neden bu konuyu anlatmak istediniz?
- Bu konuyu anlatmamın nedeni oldukça kişisel... Tüm fotoğraflarımı taradım. Fotoğraflarım arasında dolaşıp dururken, doğum günü fotoğraflarımdan biri ilgimi çekti. 5 yaşımdayken çekilmiş fotoğrafımda doğum günü pastama bakıyordum ve yüzümde büyük bir gülümseme vardı. “Tanrım, ne kadar mutluyum” dedim. Mutlu, küçük bir çocuk... Ve o fotoğrafta önemli olan şey rastgele bir gün değil benim doğum günüm olmasıydı. Sonra 8 yaşına girdiğim fotoğrafa baktım, gülümsemem azalmıştı. 11 yaşına geldiğimde daha da azalmış. 13 yaşımdaki fotoğrafımdaysa oturup pastama bakıyordum. 13-14 yaşlarımdayken “Mutlu Yıllar” şarkısının söylenmesinden nefret ediyordum. Hâlâ da öyleyim. Gerçi biraz daha rahatım artık ama ilgiden hoşlandığımı söyleyemem. Herkesin bana bakmasından nefret ediyordum. “Ben bu kadar kutlamaya değer miyim” diye düşünüyordum. Bunun nedeni, o yaşlarda inanılmaz derecede kendinizi başkalarıyla karşılaştırıp layık olmadığınızı hissetmeye başlamanız. Kendini önemsiz hissediyorsun ve kutlamalara layık görmüyorsun. İşte o yüzden bu filmi yaptım. Bu film kendine şefkat verme ve kabul etme hikâyesi. Çünkü dünyanın bu konuyla ilgili filme ihtiyacı var. Özellikle gençlere fayda sağlayacak bir film yapmak istedim.
TEKRAR TEKRAR İZLENECEK BİR FİLM YAPMAK İSTEDİM
◊ Film ergenliği konu alıyor. Bizim için ergenlik çağına dönüp bakmak eğlenceli, fakat şimdi bu dönemi yaşayan genç izleyiciler için bunu nasıl eğlenceli hale getirdiniz?
- Tekrar tekrar izlemek isteyeceğiniz bir film yapmak istiyordum. Ve bunun bir kısmı da filmin eğlence kalitesiydi. Eğer ben eğleniyorsam ve ekibim eğleniyorsa, bu ekrana sızacaktır. Şanslıyım ki yönetmen pozisyonundayım ve eğer birisi eğlenceli bir fikir söylerse ve beğenirsem yapabilirim. Hedeflerimden biri, ağır konuları işlese de eğlenceli bir film yapmaktı.
◊ Filmde çok fazla karakter var. Farklı duygu gruplarını ve aralarındaki dinamikleri nasıl dengelediniz?
- Birden fazla gösterim yaptık. Her 3 ayda bir filmi izledik ve bu izlemeler dengeyi bulmamıza yardımcı oldu. Gösterimlerde 9 yeni duygu ortaya çıktı. Yavaş yavaş öyle bir noktaya geldik ki, “Ah, anladım. Çözdüm” diyorduk. Ama sonra aniden bir şeyler değişiyordu. “Anladım” dedikten sonra “Hiçbir fikrim yok” dediğin noktaya geliyorsun. Çok fazla içerik vardı. Hikâyeyi geliştirmeye başladığımızda ne yapacağımızı bilmiyorduk. Aklıma gelen farklı fikirlerin hepsini ilk gösterime koydum. “Çok fazla iyi fikrin var” dediler. Artık yapmamız gereken basitleştirmekti.
DNA’M VE RUHUMU YANSITTIM
◊ “Ters Yüz 2” ilk filmin devamı ama yeni bir yönetmen, yeni bir senarist var. Hikâyeye kendi bakış açılarınızı ekleme özgürlüğüne ne kadar sahiptiniz?
- Yapımcımız Mark Nielsen orijinal filmde vardı. Pete Docter ve Jonas Rivera da yönetici yapımcılarımızdı. Orijinal filmin yönetmeni ve yapımcısı olarak onlar da çok ilgilendiler. Filme dahil ettiğim ilk kişi, ilk filmin senaristi olan Meg LeFauve’du.
Filmin ilk aşamalarında, Pixar’da devam filmlerini çeken yönetmenlerden mükemmel tavsiyeler aldım. Bana “Bu filmin orijinal olduğunu ne kadar çabuk düşünmeye başlarsan, o kadar iyi olursun” dediler. İlk başladığımda, en sevdiğim devam filmlerinin bir listesini yapmıştım. Ve o kadar da başarılı olmadığını düşündüğüm tüm devam filmlerine de baktım. Neden bazılarını seviyorum ama bazıları işe yaramıyor?
Bazılarında evrim ve değişim duygusu var. Bazıları da ilk filmi yeniden yakalamaya çalışmış. Unsurların çoğu aynı.
Orijinal bir film yaptığımı hissettim. Hepimizin bildiği “Ters Yüz” dünyasında bana alan tanıdılar. Bir birey ve bir baba olarak kim olduğumu ortaya koyabildim.
Kendimi filme öyle bir şekilde getirebildim ki ekibe ne kadar teşekkür etsem az. DNA’m ve ruhum, Pete Docter ve onun liderliği sayesinde bu filmde.
Paylaş